logosonlogosonlogokucuklogoson
  • ANA SAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • ŞUBELERİMİZ
  • MENÜ
  • PAKET MENÜ
  • GALERİ
  • İLHAM VEREN SOHBETLER
  • YÜZDE YÜZ BÜLTEN
  • BLOG
  • İLETİŞİM
  • Türkçe
REZERVASYON

Gamze Cizreli : Amacım İlham Olabilmek

23 Aralık 2023
Kategoriler
  • İlham Veren Sohbetler @tr
Etiketler
  • Ateşle Oynayanlar
  • Big Chef
  • Bigchefs
  • Gamze Cizreli
  • Gözde Yener Birman
  • İlham Veren Sohbetler
  • Müzik
  • Nil Karaibrahimgil
  • Yüzde Yüz Cafe
  • Yüzde Yüz Cafe Alsancak
  • Yüzde Yüz Cafe İzmir
yuzde-yuz-cafe-ilham-veren-sohbetler-gamze-cizreli-04

Gamze Cizreli : Amacım İlham Olabilmek

Cumhuriyetimizin 100.yılında, kurucusu olduğu Bigchefs’in 100.şubesini açarak ve otobiyografisini yazdığı ‘Ateşle Oynayanlar’ kitabını çıkararak attığı her adımda ve aldığı her kararda adanmışlığı, başkalarına faydayı ve ‘ilk’leri gözeten iş insanı Gamze Cizreli ile dolu dolu bir sohbet gerçekleştirdim. Kendisini tanımaktan çok mutlu oldum. Konuşurken o coşkuya şahit olmak bile insana bambaşka bir ivme katıyor. Kendinden çoğalanların muazzam ışığı var kendisinde…
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetlerde yılmayan, düşüşlerde bile büyüyerek çıkan Gamze Cizreli’nin ders niteliğinde geçen röportajımızdan keyif almanız dileğiyle. 
yuzde-yuz-cafe-ilham-veren-sohbetler-gamze-cizreli-01
EMEK VERMEDEN OLMUYOR
*Büyük bir marka yarattınız ama siz kendiniz de Gamze Cizreli olarak bir markasınız. Bunu stratejik olarak mı yaptınız?
GAMZE CİZRELİ- Bu tamamen içgüdüsel oldu. Sosyal medyayı da etkin kullanmaya çalıştım ve sanırım etkisi büyük oldu. Orada ağırlıklı kadın ve genç girişimcilerden oluşan bir topluluk oluştu. Türkiye’de sesini yükselten, konuşan kadın sayısı ne yazık ki az! Sanırım bundan dolayı marka öne çıktıkça, kişisel markam da öne çıktı. Kadınlara rol model olacak, ilham alacak insanlara çok ihtiyaçları var. Önce aldığım ödüllerle başladı. Konferanslara gittim, her fırsatta konuştum, anlattım. Her yere gittim. Vaktimin çoğunu bunlara harcayınca da kişisel marka oluştu. Emek vermeden olmuyor!
 
KONFOR ALANIMDAN ÇIKTIM
*Hem bölge, hem dönem, hem de kadın olarak sizin sektörde tutunabilmenizin ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum…
GC- Tabii bizim sektör, özellikle 30 yıl önce ilk girdiğim dönemlerde zordu. Ben ODTÜ mezunuyum. ‘Çaycı, çorbacı mı olacaksın? Biz seni bunun için mi okuttuk?!’ Bunları duyarak bu işi yapmaya çalıştım. Kabul göreni özel sektörde, kurumlarda ya da kamu alanında çalışılması; maaşlı, garantili bir işin olmasıydı. Önce Diyarbakır'da, sonra Ankara'da yetişmiş bir kadın olarak bugünlere kitabımın adı gibi ‘ateşle oynayarak geldim’ diyorum. Her kararımı riskli bir konfor alanında çıkarak gerçekleştirdim. Konfor alanından çıkmadan, güvenli alanınızdan çıkmadığınızda ömür boyu pişmanlık duyacaksınız. İçinizdeki potansiyeli tam olarak gerçekleştirememiş olmanızın pişmanlığını yaşamak istemeyin lütfen!
*Ne kadar yüreklendirici konuşuyorsunuz! Yemek sektörü zor bir sektör gibi görünüyor…
GC- Evet gerçekten öyle. Şu an 100 şube olduk. 92 tanesi Türkiye’de yurt dışında Big Chef’in dışında başka markalarımız da var. Toplamda 126 noktada hizmet veriyoruz; hiç kolay bir iş değil!
*İlk Ankara’da açtınız sonra ne oldu da bu kadar genişlediniz?
GC- Ne oldu biliyor musun? Hayatımda hep böyle yol ayrımları oldu: Ankara’da açtım, İstanbul’a gelmek konfor alanımdan çıkmaktı, kaybedebilirdim; yine zor olanı seçtim! ‘Kendimin olsun, küçük olsun’ demedim. Ortaklı bir işe girmek riskliydi, yine ateşle oynadım! Ardından yurt dışına açıldım, yine ateşle oynadım! Sonra halka açıldık…
yuzde-yuz-cafe-ilham-veren-sohbetler-gamze-cizreli-05
TEVEKKÜL VE KABÜLLENME
*Eminim iş hayatınızda ya da özel hayatınızda zorlu süreçler yaşamışsınızdır Bu süreçlerden çıkabilme motivasyonunuz ne oldu?
GC- Böyle zor durumlarda şöyle bir duygu oluşuyor: Benim babam rahmetli doktordu ve tasavvufu çok benimsemiş biriydi. Biz hep Mevlana’nın, Yunus’un o felsefesi ile büyüdük. Bir yandan o zor dönemlerin tevekkülü ve kabullenmeyi yaşarken, bir yandan da mevcudu değiştirmek için bu durumdan isyankar olarak çıkmıyorum. Kabullenici şekli ile ders alarak çıkıyorum. ‘Ben bunu neden yaşadım? Bu benim başıma neden geldi ve neyi öğrenmem lazım? Sonraki adım ne?’ Aslında insan en zor zamanlarda kendi içindeki gücü keşfediyor. Bazen kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa acılarla yoğrularak gelinmiş yer mi? Bence ikincisi daha değerli. Dostoyevski diyor ki: ‘elinde bir ip var; onunla kendini asabilirsin de, salıncak da yapabilirsin.’ Ben salıncak yaparak gelmeyi seçtim!
İş hayatımız, mevcut özel hayatlarımız bu yüzyılın getirdiği çok madde dünyasında yaşıyoruz ama o madde ile mana içeride dengede olmazsa, ister meditasyon, yoga yapın; ister budizme inanın… Neye inanırsınız inanın, sizin üzerinize bir gücün olduğuna ve sizin dışınızda bir düzenin olduğuna inanmazsanız zor zamanlardan çıkmak imkansız olur!
*Bazen teslimiyet gerekiyor değil mi?
GC- Kesinlikle, aslında burada hayatın bir reçetesi var: hastalıklar yaşanıyor, pandemi yaşandı, depremler yaşanıyor… Düşünsenize yarın öbür gün başımıza daha neler gelir? Hayat bir yolculuk! Şu duayı çok severim: ‘Allah’ım değiştiremeyeceğim şeyler için bana kabullenmeyi, değiştirebileceklerim içinde o cesareti ve gücü ver!’ Bunu çözdüğünüz zaman her şey daha kolay ilerliyor.
DEPREMDE 71 KONTEYNIR YAPTIK
*Deprem demişken hala yaralar sarılmaya devam ediyor. Sizin de aktif olarak orada bulunduğunuzu biliyoruz. Neler yaptınız?
GC- Çok zor dönemlerden geçiyoruz. Yüz şubem de olsa, dünyalar senin de olsa 40 saniyede bütün hayatının yerle bir olacağını hayat hepimize gösterdi. Büyük bir dersti. 11 ilimiz etkilendi ama Antakya’nın yeri bende çok büyük. Gastronomik zenginliğinin olduğu yer ve tam da depremden önce menümüze Antakya mutfağını dahil eden UNESCO gastronomi eviyle işbirliği yapmıştık. Depremden önce her 15 günde bir orada oluyordum. Depremde hemen oradaki şefleri, restoran sahiplerini aradım. Ulaşamadıklarım oldu. Üç gün sonra ekiple oraya gittik. Mutfaklar kurduk, sıcak yemek dağıttık. Sonrasında kalıcı refah daha önemli hale geldi. Mensubu olduğum TÜRYİD derneği ile birlikte tarihi uzun çarşıya tekrar yaşatmak için valilik bize yer gösterdi. 71 tane konteyner yaparak geçici bir uzun çarşı kurduk. Esnafı oraya taşıdık. Oranın bir simgesi vardır: Üç nesildir Antakya mutfağını yaşatan ve ‘Ali Mürdüm’ adında küçük bir esnaf lokantası olan Ali şef eşiyle enkaz altında kalıyor. Ertesi gün kurtulabiliyor. Evi yıkılıyor, iş yeri gidiyor…Ben gittiğimde çadırdaydı, çok mutsuzdu. ‘Gel seni İstanbul’a götüreyim, dedim. ‘Yok, ben Antakya’dan ayrılamam’ dedi. Bunun üzerine O’na bir  prefabrik restoran yaptık. Şu anda orada kazanları kaynıyor.
*Anadolu toprağının yemekleri çok kıymetli ama neden sahip çıkamıyoruz? Dünya çapında marka olabilmesi için ne yapmamız gerekiyor?
GC- Bu kimsenin tek başına yapabileceği bir şey değil. Devlet, STK ve bizlerin ortak akıl üreterek yapılacak bir şey. Bunu başarabilen ülkelere bakmamız gerekiyor. Mesela Peru ve İspanya son yıllarda yükselen mutfaklar. Peru’yu inceledik hatta bir gastroekonomi zirvemizde Peru’nun o dönemdeki turizm bakan yardımcısı bize neler yaptıklarını anlattı. Bu konuyu önce bir devlet politikası halinde ele alıp, bütçe ayırıyorlar. Devlet olarak Perulu şeflerini yurt dışında restoranlar açmaları için onları destekliyorlar. Ülkemizde çok kıymetli şeflerimiz var. Devlet onlara bütçe verecek. Londra’da, Dubai’de nerede istiyorsa orada restoran açmalarını destekleyecek. Devlet bu kişilerin restoranlarının lobi çalışmalarına destek olacak. Bu kişiler gittikleri yerlerde Türk mutfağını tanıtacaklar. Peru bu şekilde 10 şefini gönderiyor ve onlara restoran açıyorlar. Sonrasında da o mutfaklarda kullanılan bütün malzemeleri dünyayı sattılar. Mesela kinoa bu şekilde çıktı. Bakın kinoayı üç dolara satıyorlar, benzer besleyici değere sahip siyez bulgurumuzu 50 sente zor satıyoruz. Tüm bunlar lobi çalışmasıdır, başka türlü olmaz.
 
TÜKETİCİ ARTIK ÇOK SEÇİCİ
*Gamze Hanım siz sadece restorancılıkta yatırımcının ötesinde kadın girişimcileri destekleyen Melek Yatırımcılar, Toprağın Kadınlarından Sofralara gibi ilham olabilecek projeler içerisinde yer alıyorsunuz, neden?
GC- Eskiden kurumlar sadece kâr amaçlı var olurlardı, vakıflarda fayda yaratmak amacıyla olurdu. Şimdi artık ‘ya, ya da’ dan, ‘hem hem’e geçtik. Kurumlar artık fayda yaratmak zorunda, vakıflar da kâr etmek zorundalar ki sürdürülebilir olsunlar. Dolayısıyla biz kurumlar olarak da toplumsal faydayı da öne çıkarmak zorundayız. Bu konuda duyarlılığım belki kadın lider olmamdan da kaynaklanıyor ama bakıyorum bundan sonra bütün kurumlar bunu böyle yapmak zorunda çünkü artık tüketici de seçiyor. Bunu yapmayan, bunu fark etmeyen markaların müşterisi olmuyor. Artık Z kuşağı buna önem vermeyen markalarda, kurumlarda çalışmak istemiyorlar. Herkes bir anlam peşinde.
Biz mesela gıda artıklarını hayvan barınaklarına gönderiyoruz. Aslında biz etki alanı geniş bir sektördeyiz.  Yıllık  16-17 milyon misafirden bahsediyoruz.  Hal böyle olunca etki alanımızı düşünün! Misafir, menüyü açtığında kadın üreticilerin fotoğraflarını gördüğünde bir etki oluşuyor. ‘Kadından almalı, memleket kazanmalı’ sloganını görmeleri bir farkındalık yaratıyor. Biz bunu yapıyoruz ve aslında bu daha zor çünkü büyük firmalardan alsak daha kolay olacak.  Ayrıca paketleme, lojistik, ürün standartı konularında da mentorluk de yapıyoruz ama biz yapmazsak, siz yapmazsınız, kim yapacak?
 
*Harikasınız, inanın coşku doldum! Yüzüncü yılımızda Cumhuriyet kadınına yakışır, göreviniz olmadığı halde bir çok misyonu almış ilerliyorsunuz…Yüzüncü yılımızla ilgili ne söylemek istersiniz?
GC- Biz bugün buradaysak, bu konuşmayı yapıyorsak, İzmir’de bu güzel ve anlamlı etkinlikte (Gastrofest) varsak Atatürk’ümüz sayesindedir. Bu memleket için reklamlarımızda da kullandığımız o ‘Seferberlik Çöreği’ni yapan Türk kadınlarımız, Kurtuluş savaşında eşlerine, çocuklarına, babalarına tarhana ile dayanıklı seferberlik çöreğini yapan kadınlarımız.... Böyle de bir hikaye var, biz bunu sahiplendik ve 29 Ekim haftası bütün misafirlerimize dağıttık çünkü bu vatan kolay kazanılmadı. Biz İsviçre’den yıllar öncesinden seçme ve seçilme hakkını almış kadınlar olarak böyle bir liderin, böyle ataları çocuklarıyız! Onun için de bizim umutsuz olmaya hakkımız yok! Tüm bunlarla birlikte biz önce kendimiz aydınlanacağız ve etrafımızı aydınlatacağız!
yuzde-yuz-cafe-ilham-veren-sohbetler-gamze-cizreli-02

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/gozde-yener-birman/gamze-cizreli-amacim-ilham-olabilmek-42380367

yuzde-yuz-cafe-ilham-veren-sohbetler-gamze-cizreli-03

SOHBETTEN İZLENİMLERİM

  • Sözünde duran, planlı ve organize
  • Pırıl pırıl gözler, cilt ve aurası ile insanı kendine çekiyor
  • Enerjisi çok yüksek, sıcak ve samimi
  • Profesyonelliğini bile insane dair detayları atlamadan yaşıyor
  • Deneyimlemekten korkmayan, cesur

İkili Seçeneklerden (pembe olan kısımlar konuğun tercih ettikleri)

Koşu Yürüyüş

Sıkılmak Sabretmek  

Susmak - Konuşmak  Yerine göre

Oturmak Dans Etmek

Modern Klasik

Dobra - Politik Genelde dobra

Samimi - Mesafeli Mesafeli Samimi 

Uykucu  Uykusuz

Sakin Heyecanlı

Dergi Kitap

Konfor Doğa  

Kedi Köpek  

Güneş Yağmur

Kahve Çay

Et Ot

Rahat  Disiplinli  

Affetmez Unutur 

Tuzlu Tatlı

İtalyan Yemeği  Çin Yemeği

Şarap Rakı

Ciddi  Esprili

KİMLİK
Burcu: Yay
Okuduğu okullar: Konya Anadolu Lisesi - ODTÜ
Bekar-aile: İki oğlu olan bekar bir anne
İlgi alanları: Müzik, Kitap, Tiyatro, Moda, Dekorasyon, Sanat
 
%YÜZDE YÜZ
1-Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir? Her şeyin bir sonu olduğu ve değerlerinle uyumlu yaşamanın tatmini
2- Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi? Sabit bir yer yok, hareket ve beraberinde getirdiği değişim ile her dönem farklı yerler var. Ama kesinlikle Türkiye. 
3- Yüzde yüz güvendiğin kişi? Önce kendim sonra ailemden bir kaç isim, Bigchefs’te en eski yol arkadaşım.
 
A-KİMSİN?
1-Kimin beyninde olmak isterdin?-düşüncelerini merak ettiğin- Atatürk
2-Kimin gözleriyle dünyayı görüp, algılamak isterdin?  7 yaşındaki  bir çocuğun. 
3-Bir ‘yemek’ olsan hangisi olurdun? Aşure
 
B-NOKTALI YERLERİ DOLDUR?
1-….çok iyi yaparım : Başladığım işi bitirebilmeyi
2-…hiç beceremem : olayların üstünü hiç bir şey olmamış gibi örtmeyi
3-Çevrem beni…….biri olarak tanımlar : sıcak, samimi ve azimli
4-Az kişi bilir ben…..biriyim : ben aslında bir miktar içedönük
 
C-MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN
1-Kazandıklarım – olmak istemediğim bir yerde yapmak istemediğim hiç bir şeye zorunlu olmama özgürlüğü
2-Yatırımlarım – insana, kendime, bilgiye, işime
 
D-SANA DAİR KISA KISA
*’restoran işinde’ olmasaydın ne olmak isterdin?  Mimar 
*20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin? Vazgeçme
*Hayat motton varsa nedir? İçindeki, gözündeki, kalbindeki ateş yoluna ışık olsun.
 
E-İYİ Kİ…
*İyi ki yapmışım: çocuklarım
*İyi ki kabul etmişim: ortaklık teklifi
*İyi ki başladım: restorancılık sektörüne
*iyi ki yapmamışım: kurumsal hayata devam
Paylaş
12
KONAK PIER
Ataturk Caddesi
No: 19 19-B A.V.M.
Konak / IZMIR
Turkey
[email protected]


+90 (232) 441 5593
HILLTOWN KARSIYAKA
Yalı Mahallesi
6522 Sokak No:3
Karsiyaka / IZMIR
TURKEY
[email protected]


+90 (232) 504 7080
ALSANCAK
Dr. Mustafa Bey Caddesi
No:18
Alsancak / İZMİR
TÜRKİYE
[email protected]


+90 (232) 422 5535
© Copyright 2020
REZERVASYON
  • No translations available for this page