SELÇUK YÖNTEM: ÇARESİZ KALACAĞIM HİÇBİR İŞİ KABUL ETMEM
SELÇUK YÖNTEM: ÇARESİZ KALACAĞIM HİÇBİR İŞİ KABUL ETMEM
Kimi insanlar vardır sadece isimleri yeterlidir. Güven uyandırırlar. Yılların istikrarı, emeği, disiplini, yaşamın tüm iniş ve çıkışları karşısında mesleklerini avuçlarının içlerinde, başlarının üstünde tutarak ayakta durmalarının sadece ufak bir sonucudur güven. Türkiye’nin en güvenilen, sevilen, sayılan başarılı oyuncusu Selçuk Yöntem ile bir araya geldim. Unutulmayan dizilerden Aşk-ı Memnu’ya Adnan karakteri ile hayat veren, 6 yıldır aralıksız sahnelene Amadeus’ta oynayan, içinde yer aldığı her projeyi sırtlanarak başarıyı garantileyen sanatçı-oyuncu SEÇUK YÖNTEM ile Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de tüm merak ettiklerimi sizler için sordum. İlham almanız dileğiyle

SADECE İŞİMİ YAPIYORUM
*Selçuk Bey gördüğüm kadarıyla bir menajeriniz yok ve hiç pr (tanıtım) çalışması içinde görmedik sizi…öyle değil mi?
SELÇUK YÖNTEM- Yok hiç öyle şeylere başvurmadım. Sadece işimi yapmaya çalıştım. Bu herkes için geçerli. İşinizi doğru ve disiplinli yaparsanız muhakkak iyi bir sonuca ulaşırsınız. Tabii yaşamın bazı engelleri, talihsizlikleri olabilir ama siz işinizde kararlıysanız, çalışmaya, işinizi sonlandırmaya niyetliyseniz bu sirkülasyon beraberinde hem saygıyı hem sevgiye hem de ekonomiyi getirir. Onun için benim öyle bir pr (tanıtım) çalışmam hiçbir zaman olmadı. Sadece işimi yaptım.
*Mental olgunluk seviyesi yükseldikçe kibrin yok olduğunu gözlemledim. Sizin ise hep alçak gönüllü bir tavrınız oldu…
SY- Ukalalık, kibirlilik gençliğin, yaşanmamışlığın, tecrübesizliğin getirdiği bir şeydir ve karakteristik kavramlardır bunlar. Ama bir seviyeye geldikten, halk sizi bir yere getirdikten sonra orada sorumluluk yükleniyorsunuz. Daha alçak gönüllü, samimi ve sade olmanız gerekiyor çünkü onlar sayesinde siz bir yere geliyorsunuz, onlar ile bir alışverişte bulunuyorsunuz. O saygıyı suistimal etmemek lazım. ‘Ben neymişim?’ diye yaşarsanız yaşam size tokadı çakı verir. Bu yüzden yürekten gelen o samimiyetten hiçbir zaman kopmamak gerekiyor. Her şey böyle olsa zaten dünya çok mutlu, sakin, rahat ve huzurlu olurdu.
*Tecrübeli bir oyuncu olarak halkın nabzını tutabilecek bir pozisyondasınız. Sizce Türk toplumu dizi ve film olarak nelerden hoşlanıyor? Ve siz mesleğinizi yaparken bu kriterleri gözetiyor musunuz?
SY- Diziler bazında söyleyecek olursam çok köklü araştırmalar sonucunda ortaya çıktığını sanmıyorum. Tiyatro bir repertuar meselesidir. Repertuar kurulları, yönetim kurulları belli bir dramatolojik araştırmalardan geçtikten sonra bazı oyunları seçerler ve oynarlar. Sinemada filmler senaristlerin, yönetmenlerin titiz çalışmaları sonucunda hayata geçirilir. Dizilere gelince, dizilerin bütün kategorisi reyting platformuna, bir kesime beğeni sunmak üzerine kurulu. Yani siz bir pasta sunuyorsunuz. O pasta tuzlu da olsa, biberli de olsa, tatlı da olsa seyirci tarafından alınıyor ve yeniyor çünkü başka seyredecek alternatif yok. Türkiye'de farklı hikayeler, farklı senaryolar kolay kolay üretilmiyor. Hep aynı çerçeve içerisinde, aynı konular dönüyor. Eskisi gibi duygusal, güzel filmler pek çıkmıyor. Teknolojiye dayalı, yapay zeka ile senaryolar yapılıyor artık ama insanın el emeği hala çok geçerli olacak ve bizler tiyatroda çok daha disiplinli, halkın hangi kesimine hitap edebileceğimizi bilerek, dramatoloji yaparak oyunları seçeriz.
OYUNCULUĞUN KÖKENİ TİYATRODUR
*Oyunculuk sektöründe tiyatronun yeri her zaman en tepede olmuştur ve bu pek değişecek gibi de görünmüyor…
SY- Oyunculuğun, aktörlüğün kökeni tiyatrodur. Oyunculuk tiyatro eğitiminden başlar. Tabii ki eğitim almayıp da alaylı olan, çok değerli aktörler, yaratımcılar var ama tiyatro bütün sanat dallarını bünyesinde toplayan bir sanattır. Bütün plastik sanatları bünyesinde bulunduruyor. O yüzden tiyatrocu dizi de yapar, film de çevirir, yarışma da, konferans da sunar… O yüzden aktörlük bu işin temel noktasıdır, her şey oradan doğuyor.
*Peki hocam bazen dizilerde, filmlerde çok teknik oyuncular görebiliyoruz ve bu izleyiciye iyi yansımıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
SY- Filmde oyun çok tekniktir. Orada kamera var, kurgusu var. Kesersiniz ve defalarca çekilir. Bu teknik açısından da avantajlı bir durum ama tiyatroda sahneye çıktığınız anda yalnızsınız. O güne kadar çalıştığınız değerlerle baş başasınız ve bu işte iki-üç ay gibi bir çalışma süreci geçiriyorsunuz. Tiyatro çok çıplak, özgüven isteyen ve seyirci ile canlı performansı olan bir sanat dalı. İşin en zor kısmı da sahnedeki o koordinasyon, disiplin ve o rolü iyi aktarabilmektir.
TİYATRO HİÇBİR ZAMAN BİTMEYECEK
*Sizce tiyatro binlerce yıldır nasıl ayakta kalmış?
SY- İnsanı temsil ettiği için, insanı ele aldığı için, insanı kendisinden yola çıkarak başka insanları da canlandırdığı için, onların karakterlerini, psikolojilerini, yaşadıklarını ortaya koyduğu için, insanı insana anlatması, insana büyük bir coşku, samimiyet, enerji verdiği için, malzemesi insan olduğu için oyuncu her zaman olacaktır. Tiyatro hiçbir zaman bitmeyecektir ve ne güzel ki biz tiyatroda her mesleği oynuyoruz.
120 SAYFA EZBERLEDİĞİM OYUN OLDU
*Tiyatroda ezber konusunu çok merak ediyorum… Sizde nasıl bir hafıza var öyle!
SY- Ezber zaten işin temelini oluşturuyor. Tabii bu da koordineli çalışma ile, belli bir prova döneminde oluyor. Herkesin kendine göre bir ezberleme üslubu var. Kimisi tek başına ezberler, kimisi karşısındaki ile beraber ezberler, kimisi de daha çok provada mizansenlerin anımsatmasıyla ezberler… Herkesin kendine göre bir yolu var. Yaptığınız meslekte ana konunuz buysa ona konsantre olup, yapacaksınız. Başka çıkar yolu yok…
*Bugüne kadar en fazla kaç sayfa ezberlediniz?
SY- Ben iki kişilik bir oyun oynadım George Bernard Shaw'un, Stella Campbell'a Yazdığı Mektup Sevgili Palyaço oyunu 120 sayfaydı. En zorlandığım oyun oydu. Şu an oynadığım Amedeus da öyle.
*Peki siz bir oyunu seçerken öncelikleriniz nelerdir?
SY- Tabii ki tiyatro bir birliktelik enerjisidir. Yönetmeniyle, oyuncusuyla… Mesela Amadeus müziğiyle, orkestrasıyla büyük bir prodüksiyon. Herkesin bir nedeni vardır ve o nedenler bir araya geldiği zaman iyi bir sonuç çıkar. Yönetmen, oyuncu, dramaturg, dekoratör, müzisyen, müzik şefi hepsi birlikte bir ensemble oluşturuyor.
AMADEUS 6 YILDIR SAHNEDE
*Sizce Amadeus neden bu kadar tuttu?
SY- Yaşamda iyi buluşmalar vardır ve benim için o buluşmalardan bir tanesi de Amedeus’tur çünkü doğru zamanlamada, doğru bir metinle-yazar Peter Shaffer 20 yüzyılın en önemli yazarlarından biridir-doğru kadro, doğru yapımcı, doğru sahnede oynamak güzel sonuçlar doğurabiliyor.
*Amedeos bu sezonda devam edecek mi?
SY- Evet 6 yıl oldu ve devam edecek.
*Aşk-ı Memnu'daki Adnan karakteri aldatılan bir roldeydi. Aldatma ya da aldatılma ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
SY- Hayatın her boyutunda her şey yaşanıyor. Bu yaşamın cilveleri. Birtakım kurallar, kavramlar koymuşuz. Onlara göre değerlendirmeler yapıyoruz. Esasında aldatma bir vazgeçiştir. Tercih meselesidir. Bu da yaşamın her boyutunda vardır. İnsani ilişkilerde, toplumsal formlarda, çekirdek ailelerdeki bu değerler tabii ki çok önemli. Ona göre bir reaksiyon ve aksiyon görüyor. Dizide senaryo çok iyi bir uyarlama ile hayata geçirildi. Ben meseleye bu kadar formel bakamam.
*Peki hocam oynamam dediğiniz bir rol olur mu?
SY- Dramatik yapısı iyi olan her metindeki rol iyi ise oynarım. Senaryonun dramatik yapısı iyi ise, ben onu hissediyorsam, şartlarda uyuşuyorsa oynarım ama beğenmezsem oynamam.
*Tamam ama belki imaj olarak sizin kariyeriniz için riskli bir durum olacak…
SY- Öyle bir şey olmaz. Rolün anlamını aktarılabiliyorsa biz neyi anlatmak istiyoruz? Neyde iddialıyız? o doğru yaklaşımlar getiriyorsa gerisi önemli değil.
KENDİMİ ŞANSLI HİSSEDİYORUM
*‘Selçuk Yöntem’ kalitesi diye bir durum var. Eğer ki Selçuk Yöntem oynuyorsa o proje kalitelidir ama her meslekte olduğu gibi oyunculukta da iniş ve çıkışları oluyordur. Nasıl çıkacağım dediğiniz zamanlar oldu mu?
SY- Olmadı. Yapacağınız her ne ise, dizi, film, tiyatro onun şartlarını oluşturduğunuz zaman sorun olmuyor. Zaten güvendiğiniz için kabul ediyorsunuz. Kendinize güvendiğiniz için kabul ediyorsunuz. Çaresiz kalacağım hiçbir işi kabul etmem çünkü işimiz bireysel değil. Birliktelik gerektiren bir iş. Hiç öyle bir sıkıntı çekmedim. Tabii ki her işin mükemmel olması mümkün değil. O iniş çıkış grafikler olmuştur. Bazı dizi çok tutmuştur, bazısı daha normal olmuştur, bazısında ise pişman olmuşsundur… Bunlar yaşamın grafikleri ama ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Yaptığım işlerin %90'ı beni hep mutlu etmiştir.
YAŞAMIN GARİP BİR ORGANİZASYONU VAR
*Oyunculukta işin başında olanlar için zorlu bir süreç olsa gerek
SY- Evet arz talep meselesi. Herkes kendi yarattığı dünyada birilerine göre bir değerlendirme yapıyor. Senaryocu ve yönetmen bir dünya, bir fotoğraf yaratıyorlar ve ona göre ‘olur mu, olmaz mı?’ O fotoğrafta sizi görüyorlarsa o teklif geliyor, görmüyorlarsa gelmiyor. Yaşamında garip bir organizasyonu var. Hiçbir zaman tahayyül edemiyoruz. Şans da çok önemli. Şans faktörünü tarif edemiyoruz belki ama böyle bir kavram var.
*Sizin hiç durduğunuz bir süreç olmadı ve duran insana da şans gelmiyor öyle değil mi?
SY- Yok hayır! Siz yaşama bir enerji vermezseniz onun geri gelmesi, harekete geçmesi, bir enerjiye dönüşmesi çok zor. ‘Armut piş ağzıma düş’ öyle bir şey yok! Sizin verdiğiniz enerji ile her şey değişiyor.
KARİZMANIN DA ŞANS GİBİ TARİFİ YOK
*Sizin için ‘karizmatik’ deniyor, çok yerinde bir tespit hele ki çabasız bir durum söz konuysa karizma daha da katlanıyor!
SY- Evet o da şans kelimesi gibi tarif edilemeyen bir kavram. Bunu elde etmek için bir çaba sarf edemezsiniz. Sahip olduğunuz moleküller var ve değerleriniz ne kadar samimi ise yansıması da o kadar güzel oluyor.
*Oyunculuk dersleri veriyorsunuz. Öğrencilerinizden memnun musunuz?
SY- Tabii ki hayatı paylaşmamız lazım. Hayatta öğreneceğimiz ve öğreteceğimiz birtakım şeyler var. Bunun yaşı da yok. Mesleki tecrübe çok önemli. Benim de öğrencilerden öğreneceğim şeyler olabiliyor. Ben onlarla bilgimi paylaşmak zorundayım. Köln Devlet Akademi'de ders veriyorum. Müjdat Gezen’de ders veriyorum. Bu enerji, bu paylaşım bana çok iyi geliyor. İnşallah devam edecek.
(O sırada garson geliyor ve Selçuk Yöntem'e kendi yaptığı bir hediyeyi veriyor ve o günün tarihindeki rakamlara vurgu yapınca Selçuk Bey’e “bu tarz şeyler inanır mısınız?” diye soruyorum. “Evet, inanırım. Yaşam gördüğünün ötesinde, çok derinliği olan bir şeydir ve biz de onun bir parçasıyız” diye yanıtlıyor)

OHBETTEN İZLENİMLERİM
*Zorlamasız, sakin ve güven uyandıran bir yapısı var
*Dakik ve titiz
*Ses tonunun önemine bir kez daha tanık oldum…sesi ve onu kullanma şekli mükemmel
*Muzip bir yanı var
*Yaşamın mistik yanı olduğunu düşünüyor ve hayatla barışık bir duruşu var
%YÜZDE YÜZ
1-Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir?: Hayattaki tek gerçekliğim ailem ve dostlarımdır
2- Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi?: Olduğum yerden çok memnunum
3- Yüzde yüz güvendiğin kişi?: Anneme çok güvenirim
4- Yüzde yüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Ben öbür taraf diye bir şey olduğuna eminim. Bunun dışında aya gidip görmek isterim.
KİMSİN?
1-Kimin beyninde olmak isterdin?-düşüncelerini merak ettiğin-: Düşüncelerini merak ettiğim Mozart’ın ve Atatürk'ün beyninde olmak isterdim.
2-Kimin gözleriyle dünyayı görüp, algılamak isterdin?: Kendi gözlerimle gördüğüm dünyadan mutluyum.
*Peki hayata nasıl bir gözle bakıyorsunuz?
SY- Hayata bakılması gerektiği kadar bakıyorum. Bu dünya çok sanal ve geçici bir dünya ama kalıcıymışız gibi kodlanmışız yoksa tutunamayız. Bu yüzden bakılması gerektiği kadar, değer verilmesi gerektiği kadar bakıyorum. Yaşamın en önemli kavramlarından biri de ölçüdür. Her şeye ölçülü yaklaşılırsa o zaman çok mutlu olabiliriz.
3-Bir ‘tiyatro oyunu’ olsan hangisi olurdun?: Bir oyun olursam komedi olmak isterdim.
*Komedi zor değil mi?
SY- Çok zor. Komedi ciddi bir eylemdir. Komedi karşı taraftan algılanmadığında çok kötü, çok bedbaht bir durum oluyor. Komedi küfür demek değildir. Zeka işidir, durumu değerlendirmesidir. Çok ciddi bir aktarım gerektiren, üslup gerektiren, dramdan daha kuvvetli ve daha zordur komedi.
NOKTALI YERLERİ DOLDUR?
1-….çok iyi yaparım: Çok iyi yaptığınız şey: İddialı bir laf bu ama mesleğim diyeyim.
2-…hiç beceremem: Matematiği çok beceremem
3-Çevrem beni…….biri olarak tanımlar:
Genelde sempatik bulurlar ama huysuz da bulurlar. İnsanların duymak istemediklerini söylediğinizde veya eleştirdiğinizde huysuz olabiliyorsunuz ama onlara sormak lazım… Hepimizin çekici tarafları olduğu gibi itici tarafları da var. %50 çekici taraflara sahip isek o yeterlidir.
4-Az kişi bilir ben…..biriyim: Benim hep dramatik rolleri oynadığımı zannederler. Esasında komediyi daha çok severim ve daha çok komedi oynamak isterim, bunu da az kişi bilir.