Yaptığı Müzik İle Literatüre Geçen Sanatçı: Evrim Demirel
Müziğe kendini adamış biri Evrim Demirel. Sevmek, işinin hakkını vermek işte budur!..2022 Avrupa Bestecilik ödülüne layık görülen, ‘makamsız’ kavramı ile müzik literatürüne geçen sanatçı şu an İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Caz Ana Sanat Dalı Başkanlığı yapıyor. Sayısız eserleri ile saygın müzik çevresi tarafından çok iyi bilinen Demirel’in Anadolu Türk ezgileri ile cazı bir araya getirdiği ‘Makamsız’ ve en son çıkardığı ‘Kadim’ adlı albümlerinden sonra 7 Mart’ta Yunanlı klarnet ustası Vasilis Saleas ile müzik severlerle bir araya gelecek.
*Evrim Bey popüler kültürün dışında ama kendine ait sıkı takipçisi olan bir müzisyensiniz. Baştan başlasak ve müzik çizginizi, kalitenizi korumak adına geçirdiğiniz süreçlerden bahsedebilir misiniz?
EVRİM DEMİREL- 1977 İzmir doğumluyum. Besteci, caz piyanisti ve eğitmenim. Güzel sanatlar lisesinde viyolonsel ve piyano çalmaya başladım. Cazla tanışmam 12-13 yaşlarında oldu. Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nde kompozisyon okudum, ardından Hollanda'ya gittim. Rotterdam Konservatuarı’nda hem caz piyano hem de klasik kompozisyon çalıştım ve iki lisans diploması aldım. Sonra Amsterdam konservatuvarında yüksek lisans yaptım. Hollanda Avrupa'nın diğer ülkelerine göre caz sahnesi bakımından oldukça aktif ve önemli bir ülke. Hollanda bana bestecilik ve caz piyanistliği anlamında çok şey kattı, bir vizyon ekledi hayatıma. Toplam yedi yıl orada yaşadım ve sonra İstanbul'a geri döndüm.
İstanbul'da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda kompozisyon üzerine sanatta yeterliliğimi tamamladım ve daha sonra doçent oldum. 2021 yılında profesörlüğümü aldım. 2022 yılından bu yana da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Caz Ana Sanat Dalı Başkanıyım.
*Hocam piyasada alaylı yetişmiş müzisyenlere o kadar çok alışmışız ki müthişsiniz. Bu kadar eğitim, sevdiğiniz işin hakkını vermişsiniz...peki neden viyolensel değil de piyano oldu?
ED- Yaptığım müziği oluşturan en önemli unsurun eğitim olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’de ve Hollanda’da okuduğum müzik okulları bakış açımı belirlememde etkili oldu.
Piyano ile kendimi en iyi şekilde ifade edebildiğimi düşünüyorum. En geniş olanaklara sahip müzik aletlerinden birisi piyano. Aynı zamanda, çok çeşitli müzik türlerini icra edilebileceğiniz bir çalgı. Doğaçlama yapmak için size müthiş bir alan tanıyor.
Tüm çalgılar gibi piyano da sürekli çalışma gerektiriyor ve bu da aslında müziğin cezbedici yanlarından diyebiliriz.
Piyanoda genelde caz çalışsam Bach, Beethoven, Mozart hep elimin altında. Ne zaman müzikal bir sıkışma dönemi yaşasam hemen klasiklere sığınırım. Bach olmazsa olmazlarımdan.
Popüler kültüre karşı değilim ama gençlik yıllarındaki “Rock” hayranlığımı saymazsak ilgimi hiç bir zaman çekmedi diyebilirim. Nadir örnekleri dışında nitelik olarak çok vasat buluyorum.
*Türk müziğini ve cazı ustalıkla birleştirdiğiniz ‘Makamsız’ albümü oldukça ilgi uyandırdı. Türk ezgileri ve caz… ters köşe yapmışsınız. Cazın çok da fazla dinleyicisi olmayan ülkemizde ve Türk müziğinin çok da tanınmadığı Avrupa’da böyle bir çalışma fikri nasıl oluştu?
ED- Bu fikir 20 yılı aşkın bir süredir kafamda var, daha önce de benzer işler yaptım fakat Makamsız Project’te kafamdaki müzikal fikre oldukça yaklaştığımı söyleyebilirim.
Avrupa’da eğitim aldım ve uzun süre Hollanda’da yaşadım. Benzer işlerin içinde yer aldım ve benzer işler izledim. O yıllardan bu yana böyle bir birleşimin planlarını yapıyorum diyebilirim. Tabi bu vizyona sahip başka müzisyenlerle karşılaşmam biraz zaman aldı.
‘MAKAMSIZ’ KAVRAMI BENİMLE LİTARÜTÜRE GİRDİ
*Neden adı ‘Makamsız’ oldu?
ED- 2006 yılında yayınladığım albümün adı Makamsız. Benim uzun yıllar hayalini kurduğum bir proje ve birleşim. Makamsız aslında benim uydurduğum bir kavram. Batılı bir kulak bu müziği dinlediğinde içinde farklı duyulan makamlar var fakat Türk müziği perspektifinden bakıldığında makamların kullanımı geleneğe aykırı. Bir anlamda makamsız bir durum oluşuyor. Bu projede de aynı durum caz ve Türk Müziği arasında var. O nedenle ismi tekrar kullanmaya karar verdim. Yıllar sonra Alman müzikolog Martin Greve çağdaş Türk bestecilerini ve genel olarak Türk Müziğini ele aldığı bir kitap yayınladı ve ismini benim kavramımı referans göstererek Makamsız koydu. Böylece kavram litarütüre de girmiş oldu. ‘Makamsız’, bir yanıyla 2000 yıllık antik-arkeolojik müzik tınılarını yansıtırken, diğer yandan çağdaş müzik anlamında yenilikçi ve özgün diliyle, kadim Anadolu geleneklerinden beslenir.
*Hocam caza hayatını adamış biri ve ülkemizde de pek de anlaşılmayan cazı sormak isterim. Cazı siz nasıl tanımlarsınız?
ED- Caz nedir? bu sorunun cevabını vermek kolay değil...Aşağı yukarı 100-120 yıllık bir tarihi var. Amerika'da New Orleans kentinde doğduğu genel kabul görüyor. Bugün bütün dünyaya ulaştı diyebiliriz. Kapsama alanı çok geniş. Caz müzisyenlerinin farklı kültürlerden müzik disiplinleriyle yaptıkları işbirlikleri, ki bu işbirlikleri en kısa yoldan “Dünya Müziği” olarak tanımlayabiliriz, hızlıca yayılmasına neden olan unsurlardan bir tanesi.
Bence Türkiye'de caz iyi durumda, özellikle büyük şehirlerde aktif caz sahneleri var. Türk kültürüne uzak bir şey değil caz. Bir Avrupalıya göre bir Türk müzisyeninin cazla ilişki kurması daha kolay olabilir çünkü Türk müziği geleneğinde olan doğaçlama meselesi cazda da var. Türk müzisyenlerinin cazla kolay iletişim kurduğunu gözlemledim bugüne kadar. Caz müziğini bir anlamda doğaçlama sanatı olarak kabul edebiliriz. O anda daha önce var olmayan bir müzik üretebilme imkanı sunar caz.
*Cazın kendi içinde de farklılıkları var öyle değil mi?
ED- Caz tarihine baktığımız zaman çeşitli dönemlerini görebiliriz. Kabaca 1930-1945 arasındaki klasik dönem caz dediğimiz müziğin rafineleştiği kimliğinin netleştiği süreç olarak karşımıza çıkıyor.
Hemen hemen 10 yıllık dönemlerde yeni akımlar görüyoruz. Klasik dönemin, ki buna genelde “swing” dönemi deniyor, Be-bop hemen sonrasında “cool” sonrasında “fusion” akımları genel hatlarını ortaya koyuyor. Fusion akımlarıyla birlikte başka disiplinlerle iletişim kurmaya başlayan caz müzisyenleri bu müziğin yeni alanlarda yeni söylemler oluşturmasına yol açtı. Miles Davis’i bu anlamda anmak ve yenilikçi etkisini unutmamak gerekir. Charlie Parker ve Dizzie Gillespie gibi bebop’ın öncü isimleriyle başladığı caz yolculuğunda sürekli yenilikçi bir rol üstlendi diyebiliriz.
Bugün caz eğitiminde bebop üslubu (ki zamanında fazla “avante garde” olarak nitelendirilmişti) caz eğitiminin en önemli iskeletini oluşturuyor diyebiliriz. Dünyanın her köşesinde caz müzisyenlerinin ortak noktalarından biri bu üslubu iyi bir düzeyde kullanabiliyor olmaları diyebiliriz.
Elbette burası başlangıç noktası, bana kalırsa esas heyecan verici kısmı bundan sonra başlıyor. Üslubu tanıyan ve kullanabilen bir çok müzisyen kendi söylemlerinin peşine düştüklerinde işler değişiyor.
Ben şahsen aynı tekrara düşen caz müzisyenlerinin de çok meraklısı değilim. Son tahlilde caz da sanatçının ifade biçimine araç olan bir alan sunar. Tabii kimi müzisyen bu tekrarların içinde kalmayı hatta ilginçtir bunun tutucusu olmayı bile tercih edebilir. Benim için daha değerli olan sanatçının kendi söylemini oluşturmasıdır. Burada belki de besteci tarafım hep daha ağır basıyor.
AVRUPA BESTECİLİK ÖDÜLÜ VERİLDİ
*Evet siz çok da klasik bir cazcı değilsiniz, kendi stiliniz var...
ED- Ben kendimi geleneksel bir caz müzisyeni olarak görmüyorum. Bugün cazdan öğrendiğim şeyleri bildiklerimle harmanlayarak caz ortamının içinde bir müzik üretiyorum. Ben bir icracıyım ve müzik besteliyorum. Müzik bestelerken de bildiğim alanları ve tanıdığım unsurları kullanıyorum. Örneğin opera da benim için çok değerli, beni yıllarca çok cezbetti, üzerinde çok çalıştım. Bir büyük, bir küçük ve iki tane de çocuk operası besteledim. Opera bestelemek sahne müziği bestelemek, yani sahneye bir tasarım koymak çok heyecan verici. Bunu ortaya koyarken meseleyi bir tasarım olarak görüyorum. Bu bir müzik tasarımı bazen opera formunda, bazen caz formunda bazen konçerto formunda çıkabilir. Hepsi benim için birer üretim alanı. Kendimi sınırlamak yerine sınırları ortadan kaldırmaya gayret etmek daha çekici geliyor.
Türk müziğiyle iletişim kurmamın nedenlerinden biri de bu olabilir. Türk Müziğini hem çağdaş kompozisyonlarımda hem caz çalışmalarımda bu nedenle kullanmaktan hiç çekinmiyorum.
2022 yılında Osmanlı Minyatürleri No.2 isminde bir orkestra müziği yazdım, Türk müziği unsurları var, o da bir çeşit birleşim aslında. O eserle 2022 Avrupa Bestecilik ödülüne layık görüldüm.
*Müzikte en keyif aldığınız aşama hangisi oluyor?
ED- Beste yapmak belki de müzikte beni en çok tatmin eden şey olabilir, bazen zorlu bir süreç, bazen de çok kolay ilerleyen su gibi akan bir süreç fakat istikrarlı olmanız gerekir. Yakında bir piyano konçertosu yazdım, geçenlerde Süreyya Operasında, eseri Gedik Filarmoni sipariş etti. Piyanist Doğaç Bezdüz çaldı, Cem Mansur yönetti, beste siparişi olduğunda ilham gelmesini bekleyemezseniz. Zaten bende süreç şöyle ilerliyor: çalıştıkça o ilham denilen şey her neyse işte ondan geliyor. Yani yaratıcılığınız çalışarak güçleniyor belki de. O müziği yazarken yaşadığınız dönem de bir şekilde kompozisyonun içine işliyor. Zamanı sabitliyorsunuz bir yönüyle. Tüm kompozisyonların ayrı bir duygusu ve hikayesi var elbette ama uzaktan baktığınızda aynı tezgahta üretildiği görülebilir.
ANADOLU’NUN KADİM ÇALGISI ‘DUDUK’U KULLANDIM
*‘Kadim’ albümünüz yeni çıktı sayılır. İsmi bile derin. Dünya müziği diye bir kavram son yıllarda çok yaygın. Kadim’de dünya müziğini baz alan bir çalışma öyle değil mi?
ED- Evet, çok muğlak ve geniş bir kavram olsa da bu müziği en iyi tanımlayacak kavram Dünya müziği olabilir. Albümde bestelerin ve düzenlemelerin tamamı bana ait. Kalan Müzik etiketiyle digital platformda yayınlandı. Sırasıyla; ‘İlk Peşrev’, ‘Kadim’, ‘Meddah’, ‘Su’ ve Ziggurat’ parçaları yer almakta.. Kadim benim icra ettiğim çalışmalarım içinde özel bir yer taşıyor çünkü içinde duduk var. Bu çalgı Anadolu'nun kadim bir çalgısı. Bu kültüre ait bir saz, onun tınısı bende her zaman derin bir melankoli hissi yaratıyor, bu şarkıyı da bu hissin üzerine inşa ettim.
7 MART’TA VASİLİS SALEAS İLE KONSER
*7 Mart’da Cemal Reşit Rey’de gerçekleşecek bir konseriniz var. Yunanlı klarnet ustası Vasilis Saleas ile beraber sahne alacaksınız. Dinleyicileri nasıl bir konser bekliyor?
ED- Hiç dinlemedikleri bir müzik duyacaklar, yepyeni ama aynı zamanda çok eski bir müzik bu, en az 2000 yıllık. Duduk, zurna ve ney gibi bu coğrafyanın müzikal belleğindeki çalgıları 'çok kültürlü' müzik anlayışımla birleşiyor, makamların yer aldığı bu proje doğaçlama unsurları da içermekte ve bu yönüyle cazla da buluşmakta. Vasilis Saleas makamsal klarnet ekolünün önemli temsilcilerinden, Türkiye’de de önemli bir kitlesi var. Vasilis’in katkılarıyla Makamsız Project daha da heyecan verici bir hal alacak. Seyirciler memnun edici bir dünya müziği deneyimi yaşayacaklar.
Konserde bize çalgılarında virtüöz olan müzisyen arkadaşlarım eşlik edecek: Kağan Yıldız (Kontrabas), Murat Tırnak (Nefesli çalgılar), Meriç Öztürk (Trompet), Bekir Sakarya ve Yaman Hadi (Vurmalı Çalgılar)... Makamsız Project ve A Kind of Fusion başlıklı konserlerim farklı ve önemli konuk müzisyenlerin katılımıyla devam edecek. Ayrıca çağdaş ve klasik müzik çalışmalarım da hem konser hem de eser siparişleriyle sürecek.
*Harika bir konser olacağı kesin. Peki hocam kendinize ait kaç besteniz var? Hepsi özgün mü yoksa düzenlemeler de var mı?
ED- 40’tan fazla çağdaş müzik, 20 civarı çeşitli caz toplulukları için müzikler besteledim. Bunların içinde 2 opera, 1 piyano, 1 saksofon konçertosu, 6 orkestra müziği, 5 orkestra ve ses için müzikler, 20’den fazla oda müziği eserleri var. Ayrıca çeşitli çalgı kombinasyonları ve orkestralar için 20’den fazla düzenleme, 12 saati aşan kaydedilmiş müzik diyelim...
*Müthiş bir tempo bu! Eğitmensiniz, albüm çalışmaları, okulunuz, konserler ve yeni baba sayılırsınız…Hangisi daha çok zamanınızı alıyor ve nasıl bir çalışma temponuz var?
ED- Genelde çok yoğunum, babalık çok önemli elimden geldiği kadar çocuğumla vakit geçirmeye çalışıyorum. Eğitim hayatını ve dersleri de çok seviyorum. Bir yandan caz bölüm başkanlığı görevini yürütüyorum. Onun dışında beste yapmak ve piyano çalışmakla geçiyor hayatım.
Eser siparişleri olduğu dönemler çok yoğun oluyor. Pandemide anladım ki ben zaten yoğun olunca mutlu oluyormuşum. O anlamda pandemi süreci benim için çok zor geçti.
İkili Seçeneklerden (pembe olan kısımlar konuğun tercih ettikleri)
Koşu Yürüyüş
Sıkılmak Sabretmek
Susmak Konuşmak
Dans Etmek Oturmak
Klasik Modern
Politik Dobra
Mesafeli Samimi
Uykucu Uykusuz
Sakin Heyecanlı
Dergi Kitap
Doğa Konfor
Köpek Kedi
Yağmur Güneş
Çay Kahve
Et Ot
Rahat Disiplinli
Affetmez Unutur
Tuzlu Tatlı
Çin Yemeği İtalyan Yemeği
Şarap Rakı
Ciddi Esprili
KİMLİK
Burcu: Akrep
Okuduğu okullar:
Kuşadası Çakabey İlkokulu
Kuşadası Cumhuriyet Ortaokulu
İzmir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi
Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi
Rotterdam Konservatuarı
Amsterdam Konservatuarı
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı
Bekar-aile: Evli / 1 Çocuk
İlgi alanları: Balık, tekne, deniz, gezi
%YÜZDE YÜZ
1-Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir? Bilimin söylediği.
2- Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi? Yüzde yüz olmasa da İstanbul
3- Yüzde yüz güvendiğin kişi? Babam
4- Yüzde yüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey) Evrenin Sınırları
A-KİMSİN?
1-Kimin beyninde olmak isterdin?-düşüncelerini merak ettiğin- L. v. Beethoven
2-Kimin gözleriyle dünyayı görüp, algılamak isterdin? Picasso
3-Bir ‘beste’ olsan hangisi olurdun? Stravinsky - Bahar Ayini
B-NOKTALI YERLERİ DOLDUR?
1- (İstikrar konusunda iyiyimdir kafaya koyduğumu genelde) ....çok iyi yaparım.
2- Çok dikkat gerektiren detaylı işleri (müzik hariç) ......hiç beceremem
3-Çevrem beni .....dominant biri olarak.... tanımlar
4-Az kişi bilir.... ben hırslı... biriyim
C-MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN
1-Kazandıklarım - Sevgi, Aşk, Umut, Arkadaşlık, sanat
2-Yatırımlarım - Kendimi geliştirmeye çalışırım hep benim için en önemli yatırım bu.
D-SANA DAİR KISA KISA
*’Müzisyen’ olmasan ne olmak isterdin? Bilim Adamı
*20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin? Müzik konusunda doğru yoldasın ama ilişkiler konusunda işleri biraz oluruna bırak derdim herhalde.
*Hayat motton varsa nedir? Beni mutlu eden şeylere zaman ayırmak.