Sanat Araç Değildir: Ahmet Güneştekin
Durmadan üreten, sanatı ülke sınırlarını aşmış, gelişen, geliştiren, belki de en çok konuşulan, tartışılan sanatçılardan biri olan Ahmet Güneştekin ile bugüne kadar rekor kıran ziyaretçi sayısı sayesinde uzatılan ‘Gâvur Mahallesi’ bitmeden bir araya geldik. Bir fikri farklı disiplinlerle ifade edebilen, sadece ülke sınırlarını değil kendi sınırlarını da aşma gayretinde olan ve sanatseverleri sürekli zinde tutan yaklaşımı ile Güneştekin daha uzun yıllar boyunca zirvede olacak gibi görünüyor.
%100 İlham Veren Sohbetler’de hep merak ettiğim değerli sanatçı Ahmet Güneştekin’i ağırladım. Keyifli okumalar!
BAŞKA DÜNYALAR İNŞA EDİYORUM
*Ahmet Güneştekin dengbejlerle beslenmiş, mitoloji ile yoğrulmuş ve resim ile yola çıkmış sanatçının köklerini, o derin ve bitmek bilmeyen kaynağını merak ediyorum, nedir sizin beslendiğiniz ve bizim görmediğimiz kaynağınız?
AHMET GÜNEŞTEKİN- Ben masallarla büyüyen bir çocuktum. Masalların araladığı kapıdan girdikten sonra kurmacayı öğrendim. Bana gerçeklerle kurguları akıcı bir şekilde bir yüzey üzerinde ifade etme gücü verdiler. Hikâye tutkumun özünde başka dünyalar inşa etmek vardı ve çocukluğumun bu görüntüleri hep benimle. Batman’dan ayrılıp İstanbul’a yerleştikten sonra ilk atölyemi Beyoğlu’nda açtım. Benim için bir eşikti, farklı üretim teknikleri denemeye başladım. Mitlerde bulduklarımı güncel sanat formlarıyla yorumlamaya başladım. Yaşadığım coğrafyada yürüttüğüm ve on yıla yayılan saha araştırmam sırasında bir ifade biçimini bir başkasına dönüştürmenin ve mitleri yorumlamanın yolları üzerinde çalıştım. Farklı yorumlama materyallerini kullanarak kavramsal bir yaklaşım izledim, hem nesnelerle hem de hareketli imgelerle çalışmanın olanaklarını kullandım. Kültürel tahayyüllerimiz tarih üzerine kurulu, tarihi neredeyse saplantı haline getirmiş bir kültürümüz var, dolayısıyla bugünü anlamak için anahtar kavramımız artakalanlar. “Gâvur Mahallesi”nde bununla karşılaşacaksınız, işaretlerin imgelere nasıl dönüşebildiğini göreceksiniz. Benim yaptığım sadece mitoslara ait öğelerin izini sürmek değil, daha çok bir düşünce formu olarak onların güncelliğini koruyabilmesiyle ilgileniyorum. Çalışmalarımda mitoslara bir komposizyon ya da ele alış biçimi olarak bakmıyorum, anlamı kodlamak ve hafıza görüntüleri yaratmak için büyülü bir yöntem olarak bakıyorum.
*’Gavur Mahallesi’ serginize geleceğim ama öncesinde sormak isterim: Sanata müthiş iştahla yaklaşan bir beyin, ruh ve gözlem yapan birini görüyorum. Daha da gelişen, farklı materyallere temas eden ve ettiren, gündemi, geçmişi sorgulayan ve bununla konseptler oluşturan aktif ve aktivist bir sanatçısınız. Sanat sizin için araç mı?
AG- Sanat hafıza gibi, bir ortamdır, bir araç değil. Çalışırken daha çok bugünü geçmişe nasıl bağlarım ve deneyim yüklü bir bakışı nasıl kurarım sorularına cevap arıyorum. Hafızanın çatlaklar dolu olduğunu, seçiciliğini ve sessizlikler ürettiğini biliyorum. Hatırlamak kadar unutmanın da güç ilişkilerinin bir parçası çalıştığını görüyorum. Bu nedenle hafızanın bir mücadele alanı olarak güncel politik ilişkilere gömülü olduğunu düşünüyorum. Geçmişin şimdide aldığı biçimlerle ilgileniyorum. Yaşadığımız coğrafyada travma kaynağı olan toplumsal olayları kategorize etmek çok zor. Burada olduğu gibi kesintiye uğratılmış toplumsal hafızaya odaklanan sergiler çalışmak benim için geçmişle böyle bir bağ kurma çabası. Yaptığım her malzeme seçimi de bu ilişkiyi kurmaya yöneliktir. Her sanatçı bunu kendine özgü bir yöntemle yapar. Kavramlar ne kadar basit veya karmaşık olursa olsun, izleyicinin erişebilmesi için düşüncelerimizi materyale yerleştiriyoruz. Boş bir alanı dönüştürüyor ve yeni anlamlarla dolduruyoruz. Ama ne olursa olsun materyali düşünceye aç bırakmayacak şekilde kullanmak gerekiyor. Tüm bu araçlar nihayetinde önemlidir, ancak sanatın kendisi değildir.
İNSAN KARAKTERİYLE KENDİ COĞRAFYASINI KURAR
*Ülkemizde bir çok genci destekleyen bir fon oluşturdunuz ve bildiğim kadarıyla da sık sık gençlerle bir araya geliyorsunuz. Siz de Batmanlı bir sanatçı olarak en azından sanatınızın başlangıçlarında bulunduğunuz yerden dolayı zorluklar yaşadınız mı? İbni Haldun’un dediğine katılıyor musunuz? ‘Coğrafya kader midir?’
AG- Herakleitos, insanın karakterinin kaderi olduğunu söylemişti. Evrensel ama dışsal nitelikli bir talih veya kader olgusunun değil, bireyin kendi karakterinin şekillendirdiği bir kaderden bahsediyordu. İnsanın yaşamla ve dünyayla ilgili sorumluluğunu kendisine veren bu ahlak anlayışı bana daha yakın geliyor. Verdiğimiz karar, yaptığımız her seçim karakterimiz tarafından şekillenir. İnsan karakteriyle kendi coğrafyasını kurar. Yani kendi yaşamlarımızın kurucularıyız. Yaşadığımız zorluklar bazen daha az, bazen daha fazla olabilir, esas olan bu zorluğa nasıl yaklaştığımız. Sanatçı olmak her zaman içsel bir ihtiyaç olmuştur. Üretmek için sahici bir derdiniz olmalı bu dünyayla. Bu yaratımın önüne geçecek ancak yine insanın kendisidir.
*Özel olarak merak ettiğim konulardan biridir: yurt dışında ülkemizi temsil eden değerli sanatçılarımızın içinde bulundukları sohbetlerin çerçevesi genelde ne oluyor? Sanat mı konuşuluyor? Yoksa gündemi yoğun olan ülkemizin siyaseti, dış politikaları gibi mevzular geçiyor mu?
AG- Siyasetin dışarda bıraktığı bir alan yok gibi görünüyor. Doğal olarak güncel siyaset de konuşuluyor ama genel çerçeve daha çok bir kültürel form olarak sergilerin organizasyonel boyutları, sergileme politikaları ve küratöryel kavramlar. Çağdaş sanat sergileri sürekli inşa halinde olan yerlerdir, her bir sergi ve her bir yeni gösterimle yeni anlamlar ve anlatılar üretilir. Sergi formunda inşa ettiğimiz anlatılar sayesinde sergiler güçlü birer anı üreticisine dönüşüyor. Biliyoruz ki yaşadığımız dünyada, farklılıklar, yönetilebilmek için fazla karmaşık oldukları için silinecek ve onlarla geçmişe dair tüm iz ve kalıntılar da silinecektir. Bugün tartıştığımız çağdaş sergilerdeki görsel izler baskın anlatıların huzurunu kaçırmak ve süregelen dışlayıcı pratikleri ortaya çıkarmak için. Elbette burada özgürleşmiş başkalığın kafese konmuş, kontrol altındaki renkli mevcudiyetinden bahsetmiyorum. Başka olanla hakiki bir karşılaşmanın ve bunun hakiki bir deneyiminin bir örneğini bulmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.
*Peki ‘Bir başarı varsa ben onu ülkeme atfediyorum’ diyorsunuz, yurt içi ve yurt dışında en üretken sanatçılardansınız…sizce hakkınızda yapılan olumsuz eleştirilerin nedeni ne olabilir?
AG- Sanatsal yaratıcılığın kendine özgü bir özgürlük bilinci gerektirdiği gibi, bir sanat yapıtını yorumlama çabası da bağımsız bir düşünsel bilinç gerektirir. Her eser belirli bir bakışla üretilmiştir. Doğal olarak, değerlendiren esere başka bir bakış açısıyla bakabilir. Ancak eleştirmenin eseri bütün boyutlarıyla inceleyebilmesi için eserin yapım süreçlerini, biçim-öz ilişkilerini anlayıp yorumlayabilecek bilgi birikimine sahip olması gerekir. Hangi formda olursa olsun, hafıza çalışmaları etrafında toplumsal tartışmaların çıkması doğaldır. Kültürel bir form olarak sergiler, alternatif bir tarihin yazılabileceği alanlardır. Baskın sınıfların yazdığı tarihe karşı başka bir tarih bilinci yaratmak için hafıza çalışmaları kaçınılmaz. Bu alanda kapsayıcı bir bakış açısıyla ürettiğim işlerin bu çerçeveye uyduğunu düşünüyorum. Travmatik bir geçmişe bakarak çalışmak zordur ve ortaya çıkan işlerin etkilerinin tartışmalı boyutlarını anlayabiliyorum. Bu açıdan eleştiri yazılarını önemsiyorum. Henüz çözüme ulaşmamış bir geçmişle yüzleşmek zorundayız. Umarım bu çalışmalar etrafında gelişen tartışmalar, yaşadıklarımızı yeniden düşünmek için gerekli alanı açar.
*İzmir’de adeta ziyaretçi rekoru kıran ‘Gâvur Mahallesi’ sergisi yoğun ilgiden dolayı 7 Mayıs’a kadar uzatıldı. Sergi fikri, oluşumu ve aşamaları nasıl oldu?
AG- Bu coğrafya mübadelenin, insan değiş tokuşunun mekânı, tarihsel bir geçiş yolu. Mübadeleden neredeyse bir asır sonra, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen göçmenler için bir geçiş güzergâhı ve bu durum bazı sürekliliklere işaret ediyor. Gâvur Mahallesi’nde bunları okumaya çalıştım. Göç nesneleriyle ilgili çalışmalarımda, mübadelenin altında yatan düşünceye, buna dayalı politikaların nasıl üretildiğine baktım. Serginin önerdiği şey, ziyaretçilerin duygusal deneyimleriyle örtüşebilir veya örtüşmeyebilir; kesiştiklerinde birbirini geliştirebilir veya baskı altına alabilirler. Bunları göz önünde bulundurarak kürasyonu daha serbest bir yaklaşımla yapmak istedim. Çalışırken önceliğim, nesneler, ortam ve ziyaretçiler arasında farklı karşılaşma biçimlerini teşvik etmekti. Sonuç olarak, ziyaretçilerden gelen yorumlar, çeşitli ortam ve biçimlerde çalıştığım bu işler topluluğunun çoklu duyusal deneyimleri teşvik edebildiğini gösterdi. Sergiyi, göçün koşullandırdığı estetik anlayışa dayalı sergilerden farklı kılan, tek bir göç temasından ziyade göç kültürü etrafında şekillenmiş olması. Enstalasyon ve video çalışmalarda daha çok çağdaş kültürü karakterize eden göç hareketlerinin duyusal izlerine başka bir deyişle artakalanlara atıfta bulunmaya çalıştım. Sergiyi başka olanla hakiki bir karşılaşmanın, süregelen dışlayıcı pratikleri ortaya çıkarmanın bir yolu olarak düşündüm ve kurguladım.
CENEVRE SÖZLEŞMESİ’NE AYKIRI
*Bir İzmirli olmaktan çok mutluyum ve gâvur denmesinden hiç gocunmuyorum, hatta söyleyenlere tebessümle bakıyorum ama çok iyi biliyoruz ki altında yatan acılar, dramlar var. Ortadoğu’nun batısında da olsak göç, mübadele, mülteci gibi içimize işlemiş aslında dünyayı ilgilendiren ama yükünü bizim sırtlandığımız sosyo-kültürel bir trajediyi sürekli yaşamaktayız. Sizin konuya bakışınız nedir?
AG- Duvarlar dikmekten, vize ve seyahat yasaklarına, mülteci pazarlıklarına kadar birçok ayrımcı uygulamaya tanık olduğumuz bir dönemde yaşıyoruz. Küresel mülteci krizi ve göç dalgalarıyla birlikte daha da görünür halen gelen bu uygulamaların insanlık dışı olduğunu düşünüyorum. Göçler ve beraberinde getirdiği sorunlar tek bir yere özgü değil, insanlığın ortak sorunudur. Bu ortak acıyı anlatan sergilemelerde, tarihin o belirli bir anında kendini ifade etme araçlarından mahrum bırakılmış toplulukların hayalleri ve yaşamları üzerinde çalışıldığının bilincinde olmalıyız. Sorunun çözümüne kapı aralayan her yorum, ahlaki ve insani değerleri ön plana çıkarmalıdır. Son yıllarda, dünyanın her yerinde mültecilere karşı daha az hoşgörü gösteriliyor. Cenevre Sözleşmesi’ne aykırı, insani değerleri yok sayan politikalar izleniyor. Her şeyden önce içselleştirmemiz gereken her bireyin değerli olduğu ve yaşama hakkına sahip olduğu ilkesi. ‘Gâvur Mahallesi’nde bu düşünceleri izliyorum. Enstalasyonlarda kullandığım, esas işlevlerinden koparılmış, bir zamanlar hayata dair şeyleri bir arada tutan tüm nesneler, geçmişin yerini alan göstergeler olarak çalışıyor. Göç kültürünü düşünerek kurguladığım bu estetik aynı zamanda kolektif hafızamızın parçalanmış alanlarını birleştirmeye yönelik bir yaklaşım öneriyor.
*Sergi ile bu yaklaşımı çok doğru ifade ettiğinizi söyleyebiliriz. Gündeminizde başka projeler var mı?
AG- Bugüne kadar işlerim New York’tan Hong Kong’a, Amsterdam’dan Dubai’ye birçok çağdaş sanat platformunda sergilendi: Art Basel, Frieze, Arco Madrid, Art Dubai, The Armory Show, Art Breda gibi. Bir süredir kişisel sergilere ağırlık veriyorum ama çalışmalarımı bu platformlarda görmeye devam edeceksiniz. Marlborough Gallery ile çalışmaya başladığım dönemde işbirliği yaptığım birçok sanat galerisiyle ilişkilerim devam ediyor. Son olarak Milano’daki çağdaş sanat müzesi MA*GA ile çalışmaya başladım. Müze ile uluslararası sergi projeleri geliştireceğiz. İlk aşamada 2024 yılının sonbaharında sergim müze genelinde açılacak. Venedik Bienali için de çalışmalarımız devam ediyor. Moskova Modern Sanatlar Müzesi ile de kapsamlı bir sergi projesi üzerinde çalışıyoruz. Bu arada Urla’da yapımı devam eden ve Güneştekin Vakfı’na bağlı olarak çalışacak sanat rafinerisinin bu yıl tam olarak faaliyete geçmesini planlıyoruz. “Gâvur Mahallesi” vakfın ilk projesiydi. Yine vakfın çalışmaları kapsamından İstanbul Sultangazi’de başlattığımız bir sanat platformunda eser üretimine yönelik çalışmalar devam ediyor. Urla’daki rafineri, vakfın tüm çalışmalarının devamını sağlayacak bir platformu olarak çalışacak.
*Ahmet Bey ‘Gâvur Mahallesi’ serginin maliyetiyle ilgili büyük meblağların büyükşehir belediyesi tarafından karşılandığına dair bir açıklamanız var mı?
AG- - Bu serginin hazırlık ve yapım maliyeti 20 milyon TL.nin üzerinde oldu. Bunu tamamen biz karşıladık. Ahmet Güneştekin Vakfı ve bizim başında olduğumuz sanat kurulu ve sponsorlarımızla karşıladık. Büyükşehir belediyesinden biz hiçbir şey talep etmedik. Bize bu mekanı sağladılar, organizasyonda yer aldılar. Biz özellikle bu tür kurumlardan hiçbir destek almamaya özen gösteriyoruz. İleride hem herhangi bir dedikodunun olmaması ya da siyasi bir yapıdan destek alındığının gösterilmemesi açısından çok hassas davrandığımız bir konudur.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Çok disiplinli
- Ne istediğini bilen biri
- Gündemle, dünyayla, gelişmelerle yakından ilgili
- Gayet sıcak, açık görüşlü ve hoş sohbet
- Sanatçı kafası kadar ticari zekası da gelişmiş biri
- Çok çalışkan ve durmuyor
- Saygılı
İkili Seçeneklerden (pembe olan kısımlar konuğun tercih ettikleri)
Koşu Yürüyüş
Sıkılmak - Sabretmek
Susmak Konuşmak
Dans Etmek - Oturmak Alternatif olarak İzlemek
Klasik - Modern İkisinin Birleşimini Tercih Ederim -
Dobra-Politik : DOBRA
Mesafeli - Samimi
Uykucu - Uykusuz
Heyecanlı- Sakin
Dergi- Kitap
Doğa - Konfor
Kedi - Köpek İkisi de
Güneş - Yağmur İkisi de
Çay - Kahve İkisi de
Et - Ot İkisi de
Disiplinli - Rahat
Unutur - Affetmez Unutmam ama Affediciyim
Tatlı - Tuzlu Ortası
Çin Yemeği - İtalyan Yemeği İkisi de
Şarap - Rakı
Esprili - Ciddi İkisi de