Benimle Uğraşmasınlar, Efsunluyum!: Müfit Can Saçıntı
Durmadan üreten, yazan, yöneten, oynayan ve çok sorgulayıp, eleştirmesine rağmen herkes tarafından sevilen ender sanatçılardan Müfit Can Saçıntı. Sohbet için bir araya geldiğimizde coşkusu hepimize geçti.
Mandıra Filozofu’nda, Seksenler’de ve hemen hemen tüm filmlerinde bizlere sorgulamayı, soru sormayı unutmuşlara sormayı hatırlattı. Tüm bunları sıcacık, geldiğimiz mahalle, tanıdığımız komşu tadında veren ve bu özgünlüğünü biricik olmanın farkındalığı ve farkı ile sunan değerli bir sanatçı Müfit Can Saçıntı.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de bu hafta etrafımıza Müfit Can Saçıntı’nın gözlerinden bakmayı deneyelim ve o renkli ruhun sohbetinden ilham almanız dileğiyle.
YAPTIĞIM İŞLER HİSLERE TERCÜMAN OLUYOR
*Tüm filmlerinizde sıcaklık var. Bunu neye bağlıyorsunuz?
MÜFİT CAN SAÇINTI- Gençken çizgi, yazı ile uğraşırken hep bir üslup arayışım oldu. Farklı olmaya çalışırken zorlama ve samimi olmuyordu. Özgün olmadığımı fark ettim. Sanatı sanat yapan unsurlardan birisi biricik olmaktır. Aslında baktığında hepimiz biriciğiz. Parmak izi gibi hepimiz birbirimize benziyoruz ama farklıyız ve biriciğiz. ‘Kendim olabilmeyi başarabilirsem, özgün de olabilirim’ diye düşündüm. Bir şey yapıyorsak işe yarar bir şey olsun, derdine derman olamasa bile hislerine tercüman olsun isterim. Hep bu gözle bakarım. Ne zaman ki işimde bağımsızlığımı ilan ettim, kendi işlerimi yapabilme özgürlüğümü elde ettim, yaşadığım sıkıntıları dile getirmeye başladım. Mesela ‘Yaşamak Güzel Şeyin’ filmin yapımcısı da bendim, karışanım yoktu. Kızım LGS sınavları döneminde gittiği bir çok kursu bırakmak zorunda kalmıştı. O kadar üzüldük ki bu filmde mutlaka okullarla ilgili bir şey koymam gerektiğini düşündüm, sonuçta ben de halkın parçasıyım.
Üslupla içerik arasında diyalektik bir bağ vardır. Doğrusu ve güzel olanı da budur ama gençken sanatı sadece üslup zannediyorsun ve üslup olarak fark yaratmaya çalışıyorsun. Oysa üslupla içerik arasındaki diyalektik bağ yakalandığı zaman güzel oluyor. ‘Hangisine daha öncelik veriyorsun?’ dersen ben içeriye öncelik veriyorum. Sonra bu içeriği ‘en iyi hangi üslupla anlatabilirim?’ e kafa yormaya başlıyorum.
*Sizin üslubunuz çok belli. Gözü kapalı bu Müfit Can Saçıntı’nın filmi deniyor. Sizde özellikle beğendiğim şey soru sormayı, sorgulamayı izleyiciye çok tatlı bir şekilde hatırlatıyorsunuz…
MCS- Bağımsız olduğum, birine bağlı olmadığım işlerde filmi kendim için yapıyorum. Ben de halkın bir parçası olduğum için o işlerim karşılık buluyor. Mesela en çok rağbet görenlerden bir tanesi de mesai saatleri dışında patronların zırt pırt araması. Bu konu zaten zamanında yaşadığım bir sorun olduğu için halktan karşılık buldu.
MANDIRA FİLOZOFU TUTMAZ DEDİLER, 1 MİLYON KİŞİ İZLEDİ
*Diğer yönetmenler de aynı şeyi yaşıyorlar ama bu konulara değinme ihtiyacı hissetmiyorlar!
MCS- Belki onlar da bağımsızlıklarını ilan edebilseler bu konulara değinebilecekler. Özellikle ticari olarak sinemalarda bu karşılık bulmaz diye bir şey var. Sonuçta sanat da olsa, sanatın ticareti yapılıyor ve bu filmi seyirci ile buluşmasını sağlayan yapımcı ile uzlaşmak zorundasın. Mesela bizim ‘Mandıra Filozofu’ başladığında tutacağından hiç emin değildik ama yapmak de istiyorduk. Birol Güven’de yapımcı olması sebebiyle iş adamı ama aynı zamanda senaryo tarafı da var. Bu filmle ilgili başlarda çok kişi tutmaz dedi. Başrolde iki erkek olmaz dendi, deniz kenarında geçen film tutmaz, batar dendi (duayen bir yönetmen söylemiş) Çok önyargılar vardı. Bizde 250.000 kişi gelirse maliyeti anca kurtarıyor hesapları yaparken, tüm önyargılara rağmen bir milyon kişi geldi.
*Peki film sektörünün gelmiş olduğu son durum hakkında ne düşünüyorsunuz? Gerek dijital platformda olsun gerekse sinemalardaki bilet fiyatlarını yükselmesi… Tüm bunları göz önünde bulunduracak olursak sizce pota daraldı mı, yoksa daha geniş ve farklı bir kitleye mi ulaştı?
MCS- 2-3 yıl önce bir proje düşünüyordum bunun adı ‘Parasız Yaşamanın Sırrı’ idi. ‘Ne zaman çekeceksiniz?’ diye soruyorlardı, ‘parayı bulduğum zaman’ diyordum ama parayı bulamadık ve çekemedik! Maliyetler acayip arttı! Sadece yüksek enflasyon da değil, hızlı enflasyonla da mücadele ediyoruz. Bugün çekime karar verdiğimiz filmin maliyetleri, çekmeye başladığımız gün bambaşka bir hal alabiliyor. Filmlerimin hepsini 21 günde çektim. Bu durumda filme başlasak her hafta bütçe değişecek mümkün değil filmi bitirmemiz! O yüzden beklemek gerekiyor.
*Hiçbir filminizde para batırdınız mı?
MCS- ‘Hayat Güzel Şey’de batırdım. Kanal D’ye filmin ön satışını yaptım ve Kanal D’de de ilk defa böyle bir uygulama yapıldı: film henüz ortada yokken kanala gittim ‘alır mısınız?’ dedim. ‘Senaryoyu görmemiz lazım’ dediler. Çok beğendiler. Ortada film yok ama senaryo var! Onlar bir miktar verdiler, benim de kenarda tuttuğum bir miktar vardı; onu da koydum. Sonra hayaller kurmaya başladım, şöyle para kazanacağım, güzel bir film olacak diye… Bütün bunlar olmadığı gibi üstüne epey de bir borçlandım. Sonradan referandum ilan edildi. Ferdi Eğilmez (Ertem Eğilmez’in oğlu) benimle tanışmak istemiş ‘film ne oldu?’ diye sordu. ‘Film battı’ dedim. ‘Film batmadı, yapımcı batar… Sen battıysan yeniden çıkarsın, aslan gibi filmin orada duruyor!’ dedi. Bu bana çok moral oldu battık ama şimdi tekrar çıkıyoruz ve o filmim de hazır duruyor.
GELEN DİZİ TEKLİFİNİ RED ETTİM, PİŞMAN OLDUM!
*Türk dizilerini ilgili ne düşünüyorsunuz? Dünyada epey bir talep görüyoruz ama bu racon kesmeler vesaire ne düşünüyorsunuz?
MCS- Prodüksiyon anlamında fena değiliz. Burada dalga geçilen şeyler dünyada bir tarz olarak kabul gördü ama açıkçası içerik olarak çok beğendiğim bir dile sahip değil. Bu konu ile ilgili birkaç teklif geldi. Benim artık bir çizgim var, o çizgiden çok çıkmak istemiyorum. Pandemiden önce bir mafya dizisiyle ilgili bana teklif gelmişti. Daha rolü duymadan, parayı teklifi duymadan, ‘hayır, oynamam’ dedim. Sonra pandemi bir geldi, bin pişman oldum! ‘Tam prensipli olacak zamanı buldun!’ dedim. Bu yüzden büyük konuşmak istemiyorum.
*Gösteriyi ne zamandır yapıyorsunuz?
MCS- Gösteriyi dört seneden beri yapıyoruz ama araya pandemi girdi. O dönemde sınırlı sayıda yaptık Avrupa’ya da çok gidiyorum. 2017'den beri bu gösteriyi yapıyoruz ve sayısı 400’ü geçti. Ayda 15-20 gösteri yapıyoruz.
EFSUNLUYUM!
*Hiç bu karşı gelişlerinizden dolayı ağzınızın yandığı oldu mu?
MCS- Hayır, bugüne kadar böyle bir sıkıntı yaşamadım. Temel noktada kapitalizme itirazlarımız var, onu da güldürerek yaptığımız için direkt bir hedef yok. Hakaret yok, iftira yok, saldırı yok…Tatlı tatlı itirazlarımızı yapıyoruz.
Benim genel olarak bakış açım şudur: bir parti ile yan yana durmam ama belediye başkanlığı başka bir şey çünkü belediye başkanı seçildikten sonra bütün halkın başkanı oluyor, herkese hizmet ediyor ve etmekte zorunda. Ben bugüne kadar hiçbir belediyenin kapısını çalmadım. Ondan fazla belediyeye bu oyunu oynadık, her partiden belediye vardı. Hiçbir sıkıntı da yaşamadık. Melek Mosso ile gündeme gelen Süleymanpaşa Belediye’sinden bana teklif geldi. ‘Gösteri öncesinde başkan konuşma yapabilir mi?’ diye bana sordular. ‘konuşma tabii ki yapabilir ama siyasi propaganda değil, belediyenin hizmetlerinden tabii ki bahsedebilir’ dedim. ‘Tabii ki’ dediler. Gösteri olacağı gün belediye başkanı benim paylaşımlarımı görüyor ve ‘iptal etti’ diye bana geri döndüler. Gerekçe olarak da paylaşımlarımı gösterdiler. Bundan dolayı rahatsızlık duymuş olabilir ama gerekçe olarak bunu göstermelerinden dolayı rahatsız oldum. Melek Mosso konserini iptal etti yani demem o ki: ‘benimle uğraşmasınlar, efsunluyum!’
Bu arada benim paylaşımlarıma da girin bakın, değil herhangi bir partiyi, herhangi bir insanı bile en ufak bir hakaret içeren, en ufak yasa dışı hiçbir yazı bulamazlar! Ben güncel bir siyaset yapmıyorum ama korkmuyorum da… Açık açık söylüyorum ‘ben antikapitalistim’ diyorum. Bütün filmlerde bunun eleştirisini yapıyorum. Benim derdim Ahmet ile Mehmet ile olamaz ki; Ahmet gelir, Mehmet gider; sanatçı her zaman kalır!
*Peki Müfit Bey ‘antikapitalistim’ diyorsunuz ama tam da kapitalizmin ortasında, popüler kültürün hizmet ettiği bir alandasınız. Bu ne yaman çelişkidir?:)
MCS- Tüm değişen sistemler bir önceki sistemin içinden doğmuştur. Atatürk bir devrim yapmıştır ama öncesinde bir Osmanlı subayıydı. Bu bir çelişki mi? Kapitalist sistemin içinde yaşamak zorundayım. Bunu en çok da benim eleştirmeye hakkım var. Bataklığa düşmüş bir insan ‘imdat, kurtarın’ diyor; biri de diyor ki ‘hem bataklıktasın, hem de bataklıktan şikayet ediyorsun’ Bu buna benziyor! Ben sadece kapitalizmi değil, çok şeye eleştirerek bakıyorum. Tüm dünyanın yeniden formatlanması gerektiğine inanıyorum.
EVLİLİK BİR KOOPERATİFTİR
*Evliliğe nasıl bakıyorsunuz?
MCS- Bir kere söyledim linç edildim! 22 yıl evli kaldım. Yeni boşanmıştım. Bir ödül töreninde muhabir arkadaşlar ‘neden boşandınız?’ sordular. Ben de şakayla karışık, gülerek ‘20 yıl evli kaldım, bankada olsaydı emekliliğim gelmiş olurdu. Evlilikte de emeklilik olması lazım’ dedim gülerek. Manşete girince ciddi bir haber gibi görüldü. Bir sürü yorumlar geldi: ‘saçma, emekli maaşını kim verecek?’ diye yorumlar geldi! Yani emekliliği kabul etmiş de, maaşı kim verecek onu soruyorlar! :)
Ben şuna inanıyorum: Bu sadece evlilikle ilgili değil, biz Türkler her şeyi çok güzel başarıyoruz, bir tek ayrılmayı başaramıyoruz! İşten de ayrılmayı başaramıyoruz, eşten de ayrılmayı, bir arkadaşımızla yollarımızı ayırmayı başaramıyoruz. Her şeyi çok kişiselleştiriyoruz. Sistemli, kurumsal ve kuramsal gitmediğimiz için işlerin kötüye gitmesini göremiyoruz ya da kötü gitmesini bekliyoruz. Bazen Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olur.
*Ama evlilikle ilgili hala cevap vermediniz!
MCS- Şu an düşünmüyorum ama büyük konuşmamak lazım. Evlilik ciddi bir kurumdur. Ben evliliğin aşk ve dayanışma kooperatifi olduğuna inanıyorum. Aşkın da sosyalist bir tarafı vardır, isyankardır.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Çok samimi ve bir o kadar da saygılı
- Verdiği sözü tutan biri
- Çok dikkatli
- Hazır cevap ve durmadan espri yapıyor…en eğlendiğim röportajlardan biri oldu
- Kafası başka çalışıyor
İkili Seçeneklerden (pembe olan kısımlar konuğun tercih ettikleri)
Koşu Yürüyüş
Sıkılmak Sabretmek
Susmak Konuşmak
Dans Etmek - Oturmak Oturarak Dansetmek
Modern Klasik -
Politik Dobra
Mesafeli Samimi
Uykucu Uykusuz
Sakin Heyecanlı
Konfor Doğa
Köpek Kedi
Yağmur Güneş
Çay Kahve
Et Ot
Rahat Disiplinli
Affetmez Unutur
Tatlı Tuzlu
Çin Yemeği İtalyan Yemeği
Rakı Şarap
Ciddi Esprili