‘Ben Hayalperest Biriyim’: Burhan Öçal
Bugün sizlere bir uçurtma hikayesinden bahsedeceğim.
Sinemaya, müziğe tutkun bir baba…Mahallesinde oynarken uçurtmasının ipini kaçırıyor ve o hep istediği ‘batıya’ doğru uçuşunu izlediği an, belki de kaderinin belirlendiği ilk gün oluyor. Hayallerinin peşini bırakmayan, dünyanın dinlediği müzik insanı, hayat gurusu, çocuk ruhlu bir dev Burhan Öçal ile çok samimi, içten bir sohbet gerçekleştirdik.
Sık röportaj vermediğini biliyordum ama özellikle duygulanarak anlattığı ‘çok az kişi bilir’ dediği çocukluk anısında yaşadığı o hissi umarım satırlarıma aktarabilmişimdir… ‘Başka da bir yerde anlatmam’ dedi. Metafor vardı o anlattığında. Batı’ya döndüğü yüzünde, dünyayı sığdırdığı müziğinde o coşkuyu, duyguyu görmemek mümkün değildi.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetlerde çok özel bir isim olan, yeni vizyona giren ‘Türkler Çıldırmış Olmalı 2’ filminde oynamış, dünya müzik insanı Burhan Öçal’ın içini açtığı, azmin ve sanat tutkusunun hikayesini okuyacaksınız.
Keyifli okumalar…
*Burhan Bey sizi yakalamakta zorlandım, hiç durmuyorsunuz… Hiperaktif misiniz?
BURHAN ÖÇAL- Duramıyorum mümkün değil, böyle doğmuşum. Bir şeyle meşgul olmadığımda hayatı çok sıkıcı buluyorum.
*Darbukada dünya çapında bir isimsiniz. Dünyaya açılma hikayeniz nasıl oldu?
BÖ- Gençlik yıllarında Kırklareli’nde orkestralar kurardık, sonra dağılır sonra tekrar kurardık ama hiçbir zaman önceliğim ya da hedefim ticari kazanç olmadı. O dönem bateri çalıyordum. O zamanlardan beri aklımda hep Batı’ya gitmek vardı.
*Çok ilginç yani kendi bölgenizin veya ülkenin en iyisi olmak bile çok iddialı iken, siz Batı’ya gitmek istemişsiniz. Bu ısrar neden?
BÖ- Babam Kırklareli’nde sinema işletmecisiydi. Filmlerden, müziklerinden, babamın sinemaya olan merakı, sanata, bateriye, müziği olan ilgisi beni çok etkilemiştir. İlk orkestra grubumu kurduğumda baterimin üzerine Batı Rüzgarları diye yazmıştım.
*Batı’ya gitmeyi o günlerden çağırmışsınız aslında!
BÖ- Bunun çok derin bir hikayesi vardır. Çok az kişiyle paylaştığım bir hikayedir bu. Çocukluk dönemimde evimizin önünde arkadaşlarımızla oynardık. İleriki yıllarda Kırklareli Belediye Başkanı olacak arkadaşım Kadir Gökçe’nin babası çok güzel uçurtmalar yapardı. Hep ‘kim daha yükseğe uçuracak, kim daha en tepeye çıkaracak?’ diye uçurtmalarımızı yarıştırırdık. Bir gün gene böyle uçurtmalarımızı yarıştırıyoruz. Uçurtmalarımızın uçlarında diğerinin ipini kesmek için jiletler olurdu. Uçurtma o kadar yükseğe çıktı, rüzgar o kadar yüksekti ki ip bitti, belime doladım… Artık beni de uçuracak raddeye geldi ve en sonunda benim uçurtmam koptu ve ‘batıya’ doğru yükselerek uçmaya başladı. İşte yıllar sonra da ilk baterim olduğunda üzerine tebeşirle Batı Rüzgârları yazma nedenim buydu.
*Peki gerçek anlamda Batı’ya gidişiniz nasıl oldu?
BÖ- Sinemaya, müziğe merakım hep vardı ve ‘artık benim Batı’ya gitmem gerek’ diyordum. İçimde doğal olarak gelişen bir sanat tutkusu vardı. Aileme ‘Ben Amerika’ya Los Angeles’a gidiyorum’ dedim. Zürih’te yaşayan Erol diye eski arkadaşım var. ‘Önce ona gideyim, oradan da New York’a geçerim’ diye düşünüyordum. Bakın o ‘uçurtma’ şimdi meçhule gidiyor! Zürih’e geldim. Vize kontrolündeki görevli dedi ki: ‘Ne kadar şanslısın, öğleden sonra gelmiş olsaydın vizesiz giremeyecektin!’ Çünkü o gün İsviçre Türkiye’ye vize uygulamasına başlamış. Erol’la ben bunu işaret olarak algıladık ve giriş o giriş. 12 yıl orada kaldım.
*Gerçekten şansınızı adeta kendiniz yaratmışsınız!
BÖ- Ben hayalperest biriyimdir. Bir gün Erol bana Kültür Sanat Müzesi’nde başlayan çalışmalardan bahsetti. Oraya katıldım. İlk müzik dünyasına oradan başladım.
*Yurt dışında müzik piyasasında ilk kırılma noktamız ne zaman oldu?
BÖ- Hiç öyle bir şey olmadı. Hep tesadüfler oldu, biraz da şansım yaver gitti. Geçirdiğim bir trafik kazası sonucunda ayağım kırıldı ve bateride kullanılan pedalı kullanamamaya başladım. E ne yapacağım? Gittim kendime kongalar aldım, burada tumba deniyor ama aslında tumba denmez onlara… Böylece perküsyona başladım. Kırılma noktası dediniz ya işte ayağım kırıldı ve öyle başladı! (gülüyoruz) Gittiğim workshopta herkes bateri çalıyordu. Workshop’un sonunda müzisyenler herkes caz dünyasının büyük ismi Pierre Favre’a hünerlerini gösteriyor. Benden önce de Cezayirli bir arkadaşım müthiş çaldı. ‘Ne yapacağım, benim farklı bir şey yapmam gerekiyor’ diye düşünmeye başladım. Sıra bana geldi ve ‘Mösyö Pierre, ben size kendi doğup büyüdüğüm yerin ritminden bir şeyler çalmak istiyorum… Size 9/8’lik çalacağım’ dedim. 9/8’lik ölçüsü nedir anlattım. Bu Avrupa’da olan bir ritim değildir. Çalmaya bir başladım, hayran oldu. Bir süre sonra Mösyö Favre beni aradı, ‘Cezayirli arkadaşla beraber, benim konserimde çalar mısınız?’ diye teklifte bulundu. Çok güzel bir konser oldu. Sonra devamı geldi. Bir süre sonra New York’a gitmem gerektiğine karar verdim ama Erol, ‘dur, daha burada yeni başladın. İyi gidiyorsun’ diye bana bir yol haritası çizdi. Almancayı tam öğrenebilmek için 6 aylık bir kursa gittim.
*Müziğinizi klasik müziğe adapte ettiniz. Bu da çok enteresan bir çalışma…
BÖ- Ben her zaman şunu söylerim: Kendin ol! Başkalarından ilham alabilirsin, etkilenebilirsin ama o zaman da kendin olamazsın. Vasat çal ama kendin ol, bir farkındalığın olsun!
Bakın dünyada 3 kategori insan vardır. Mutlu insanlar, az mutlu insanlar ve mutsuz insanlar. Mutsuz insanlar sevmediği işten, para kazanamayan insanlardır. Az mutlu insan bir nebze sevdiği işi yapıyordur ama para kazanamıyordur. Mutlu insanı ise sevdiği işi yapıp, para kazanıyordur. Öyle büyük miktarlardan bahsetmiyorum, normal ölçütlerden bahsediyorum. Bu bir insanın mutlu olması için yeterlidir.
*Ama Burhan Bey bence siz zaten mutlu bir insan olduğunuz için tüm bunların üstesinden geldiniz. Başka birisi olsaydı belki çoktan pes edip, geri dönmüştü. O zaman başarınızın sırrı belki de mutlu bir insan olmakla başlıyor olabilir mi?
BÖ- Kendimi başarılı olarak tanımlayarak sınırlandırmak istemiyorum. Benim sınırlarım yok, ucu bucağı olmayan uçurtma gibiyim!
*Bir de çok severek yaptığınız oyunculuk kariyeriniz var öyle değil mi?
BÖ- Yedi sinema filminde, dört dizide oynadım. Şahsiyet dizisinin ikinci sezonunda iki bölüm oynadım. ‘Türkler Çıldırmış Olmalı’ filmimizin ikincisini çektik, 8 Şubat’ta vizyona giriyor. Oyunculukta, işimde beğenilip beğenilmemekten ziyade ben kendimi yaşıyorum. Disiplinliyimdir, bana ne derlerse dersimi çalışırım.
*Burhan Bey çok karizmatik bulunuyorsunuz. İnsanlara samimi yaklaşımınız, esprili oluşunuz, tarzınız, tavrınız gayet karizmatik. Aşk konusuna nasıl bakıyorsunuz?
BÖ- Aşk tehlikeli bir şey değil çünkü kalıcı değil! O yüzden bol bol aşık olabilirsiniz, nasıl olsa geçici bir şey! Her şeye aşık olabilirsiniz; kediye, doğaya, bu güzel bir şeydir; besleyicidir. Yeter ki organik olsun!
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Mesleğine aşık
- Çok hoş sohbet
- Esprili ve duygusal
- İnsanları seviyor ve bunu saklamıyor
- Karizmatik
- Yaşam enerjisi yüksek
İkili Seçeneklerden (pembe olan kısımlar konuğun tercih ettikleri)
Koşu Yürüyüş
Sıkılmak - Sabretmek Sabırlı
Susmak - Konuşmak Ortası
Dans Etmek Oturmak
Klasik - Modern İkisi de
Politik Dobra
Samimi - Mesafeli Samimi ama bazılarına mesafeli olurum hatta hiç yanıma sokmam
Uykucu Uykusuz
Sakin Heyecanlı
Kitap - Dergi İkisi de
Doğa - Konfor İkisi de
Kedi - Köpek İkisi de
Yağmur Güneş
Çay - Kahve İkisi de
Et Ot
Rahat Disiplinli
Unutur - Affetmez İkisi de
Tatlı - Tuzlu İkisi de yok
Çin Yemeği İtalyan Yemeği
Rakı Şarap
Ciddi Esprili