Aklına Koyduğunu Yapan Adam: Türev Uludağ
O kocaman bir yüreği olan ve hayatın renklerini kendinde barındırmayı becerebilen müthiş bir insan: Türev Uludağ. Uzunca yıllar kendisini ekranlardan tanıdık ama o hep kendinden, özünden beslenerek gelişti, geliştirdi. Depremde ilk günden beri üç ay boyunca gönüllü olarak aralıksız bölgede bulundu. On binlerce depremzedeye yemek servis etti. Aş evleri kurdu, alt yapısını oluşturdu. Şimdi de sistem kurup, istihdam yaratarak bölge halkının yerleşikliğini korumayı amaçlıyor. Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetlerde Türev Uludağ’ın ilham veren, ders niteliğindeki hikayesini sizler için derledik.
*İşini o kadar iştahlı yapıyorsun ki yemek adeta araç haline gelmiş gibi…aşçılık serüvenin nasıl başladı?
TÜREV ULUDAĞ- Adanalıyım, 17 yaşıma kadar da orada bulundum. Yemekle içli dışlı bir çocukluk yaşadım. Liseye geçtiğim sene annem kanser oldu ve ben hayatı survive etmeye başladım. Annem için bize altı aylık ömrü kaldığı söylenmişti –annesi atlatıyor ve şu an hayatta- o dönemde evde yemek yapmaya başladık. Üniversite için Ankara’ya gittim ama bir hafta sonra okulu bıraktım –öğretmenlik bölümü- Turizm sektöründe çalışmaya başladım. Çocukken de organizasyon ve planlama yönüm kuvvetliydi. Okullara tur bağlamaya başladım. Bana iş veren müdürüm kendi işini açtı ve beni de yanına aldı ve maaş bağlamak istedi. Ben ise eski sistem de kârdan kazanmak ve artı olarak kendi ekibimi kurmak istedim. Turlar yapmaya ve aynı zamanda turizm okumaya başladım. Bir süre sonra Ankara’dan ayrılıp Muğla’da üç yıl yaşadıktan sonra İstanbul’a geldim. Elimde çantam İstanbul’a geldim.
NEYİ ARADIYSAM HAYAT KARŞIMA ÇIKARDI
*İstanbul’a gelirken herhalde bir alt yapı vardır değil mi?
TU- Hiçbir şey yok. Henüz 20 yaşındayım. Birkaç hafta arkadaşlarımın yanında kaldım. Sonra baktım olacak gibi değil Anıl diye bir arkadaşımın yurduna eşyalarımı bırakıp sırt çantamla Tarlabaşı’ndaki otellerde kalmaya başladım. O kadar kötü yerler ki…İş arıyorum, bu arada ailemin İstanbul’a geldiğimden haberleri yok. İş görüşmelerine gidiyorum. Bir tanesi ‘biz seni arayacağız’ dedi, ‘ne zaman dedim?’ durumumu anlattım. Gün içinde arayıp ‘yarın gel ama takım elbiseyle gel’ dediler. Ben de takım elbise yok. Hayat mottomdur: ‘Aramakla bulunmaz ama bulanlar sadece arayanlardır’ Gerçekten neyi başarmak istediysem, neyi aradıysam hayat karşıma bir şekilde çıkarmıştır. O sırada Ankara’dan arkadaşım aradı. Ona durumu anlattım. O da bana en yakındaki mağazaya girip ‘beğendiğini al’ deyip destek olmuştu –yıllar sonra aynı arkadaşı İstanbul’da iş açıyor ve canı sıkkın olduğu bir vakit Türev kendisine Beşiktaş kombinesi hediye ediyor-
*İşe kabul edildin mi?
TU- Evet, kabul edildim. Oradan başka bir turizm acentanın genel müdürlüğünde işe girdim. Satış başarısı olanları otellere götürüyorlar ve aslında benim kırılma noktalarımdan biri budur. Otellerde jilet gibi giyinmiş ve çok disiplinli aşçıları gördüm, çok etkilendim ve ‘ben orada olmalıyım’ dedim. İşten istifa ettim. Döndüm başa! Bu arada Dolapdere’ye yerleşmiştim. Eve benden çok hırsız giriyorduJ Ne yapacağım düşünürken anılarıma gittim ve küçükken annemle yaptığımız reçeller geldi aklıma. Annemi aradım: ‘Anne reçel yapar mısın?’ dedim. O da sanıyor ben gurbetteyim canım çekti ‘aa olur oğlum’ diyor ama miktar konuşmadık, haberi yok. Ben atladım Adana’ya gittim. Bu arada araştırmalarımı yaptım. Dünya genelindeki reçel çeşitlerinden, yapımlarına, tarihçesine kadar araştırdım.
41 ÇEŞİT REÇEL YAPTIK
*Çok iyi de satışı nerde nasıl yapacaksın onu düşündün mü?
TU- Yok hayır hiçbir fikrim yokJannemin yaptığı çeşitler belli…biz havuç, biber, patates hepsini denemeye başladık. Ben çok hızlı öğrenirim. Bir ay boyunca evde 500 kilo reçel yaptım. Bunları kargolayacak param yok, otobüse 500 kilo reçelle İstanbul’a geldim. Beşiktaş’taki en ucuz dükkanı buldum. Yanımızda nalbur, koltuk döşemesi, yorgancı var…O kadar ıssız ki. Mutfak eğitimim yok, o eğitimi alacak maddi gücüm yok, sadece hayata tutunmam lazımdı, onu biliyordum.
*Kaç reçel çeşidiniz oldu?
TU- 25 adetle başladım, 41 çeşide ulaştık. Muzdan, kavuna kadar. Dükkanda kahvaltı servisi yapmaya başladık. Reçeller çok beğenildi, tuttu. ‘Ben bunları otellere satarım’ dedim. Ama hepsi üretim iznini soruyor, tabi o sırada yok. Annemlerin yayla evinde küçük bir dükkan var, orayı üretim yerine çevirdik; üretim iznini aldık. Katkısız ve özel yapım olduğu için bir çok otele lüks geldi ama bir otelde şef görsün dediler: Şef de Ali Ronay! Kendisiyle tanışmam hayat akışımı değiştirdi. Ali şef çok önemli bir şef. Ben de onun yakasını bırakmadım. Bana aşçılığı öğretti. Bir gün Ali şefin evinde karakalem Anadolu resmini gördüm, ‘bu ne abi?’ dedim. ‘Bizim özümüz, bizim bunu öğrenmemiz gerek’ dedi. O an karar verdim ve her şeyi yerinde öğrenmeye başladım. Mesela ‘kelle en iyi nerde yapılır? Sivas’ta!’ atlıyorum oraya gidiyorum, yerinde öğreniyorum. Atık mutfağın nasıl olması gerektiğini öğrendim hatta yıllar sonra FAO ile bir senelik proje yaptık: ‘Gıdanı Koru Sofrana Sahip Çık’ kampanyasını gerçekleştirdik. Bu arada şube dükkanlar açıyorum. Alaçatı’da balıkçı açtım. Dünyada gastronominin başkenti neresi Lyon! Neden Lyon? Atlayıp gidiyorum, yerinde görüyorum…Bir buçuk ay kalıp inceliyorum.
KENDİME YATIRIM YAPIYORUM
*Kazancın akıyorken yatırım yapmayı düşünmedin mi?
TU- Yapsam ne olur? depremde gördük! Kendime yatırım yapıyorum çünkü devam eden sensin .
Hayatımda aldığım önemli kararlardan biri de 2016 yılındaydı ya kendime yatırım yapmam lazım ya da dükkanlarıma...Dükkanlara yatırım yapmak için sermaye gerekli ve eğer sermayeniz kuvvetli değilse en az 20 yıllık bir süreç isteyen yatırım olması gerekiyor. Bu durumda ‘ben dükkanlara yatırım yapmayı bırakayım, hatta dükkanları kapatayım, kendime yatırım yapayım’ dedim. Sonra gittim oyunculuk eğitimi aldım.
*İnanamıyorum, ne kadar keskin kararlar alıyorsun!
TU- Kendimi nasıl parlatabilirim, ekran önünde olarak...Bu eğitimi televizyon önünde olabilmek için alıyorum. İlk programımı Planet Tv’de yaptım. Çok tutuktum ama sevdiler beni ve tuttular. O dönemdeki yönetmen Serkan Sivaslı beni ekrana çıkaran ilk kişi oldu. Daha sonra ‘daha büyük kanala geçmem lazım’ dedim ve 360’a geçtim. Hafta içi her gün yayınlanan program yapmaya başladım. ‘Dünyayı Yiyen Adamlar’ diye bir program daha yaptık. Sonra Acun Medyaya geçmek istedim. Atalay abi var o dönem, bana: ‘buradan çık hemen yanda Tv 8,5 var, önce bi orda yap bakalım’ dedi. Büyük bir marka bana sponsor olunca beni Tv8’e aldılar, ‘Bu çocukta ışık var’ dediler ve o günden beri Acun medya devam ediyor. Bu iş olunca ‘bütün dükkanları kapatayım ve hayal ettiğim işi yapayım’ dedim. Dükkanların hepsini devrettim ve 6 ay sonra pandemi oldu.
*Her şeyi işe dönüştürebilmişsin, müthiş bir enerji bu. Nasıl bir algı le tüm bunları ele alıyorsun?
TU- Ben hayatı matematiksel algılıyorum ama hep iç güdülerimle hareket ediyorum.
*Bir de o döneme denk gelen bir zayıflama maceranız var sanırım, 63 kilo mu vermiştiniz? Ve ne tavsiye edersiniz?
TU- Evet 63 kilo verdim. Tavsiyelerim: spor yapın, yürüyün, akşam yediden sonra bir şey yemeyin, düzenli beslenince aslında doyuyorsun. Düzenli olunca zaten vücut açlık hissetmiyor
*Oğlunuz var, o nasıl yemek seçiyor mu?
TU- Çok iştahlı. Beraber hayali tarifler yapıyoruz. Hayali kek yapıyoruz mesela.
YENİ NESİL ÜRÜNÜ TANIMIYOR
*Aşçılık eğitimi çok revaçta. Sen nasıl görüyorsun?
TU- Bizim bugün mutfak okullarında en büyük eksiklik çocuklar bir şey görmeden yetişiyorlar. Ürün bilmiyorlar, toprakla temas etmiyorlar, tarımı bilmiyorlar. Bir ürünün nasıl olduğunu bilmeyen, o ürünü nasıl kullanması gerektiğini de bilemez. Bu yüzden standart, verileni yapan ama yaratıcı olmayan bir şekilde yetişiyorlar.
*Türev umutsuzluğa düştüğün zamanlar eminim olmuştur, nasıl ayağa kalktın?
TU- ‘CÜRET ETMEK BAŞARMAKTIR!’ Bu benim hayat mottomdur. Şunu fark ettim ki hayat sana her zaman her şeyi sunmuyor ve hayatta bazı şeyleri yapmak zorunluluktur ve o zorunluluk sana bir yol buldurur. Hayatta kalmak istiyorsan, mücadele etmen gerekiyorsa, kabul etmen gereken iki şey vardır: ya başarısızlığını kabul edip, oturup, kendi başarısızlığına üzüleceksin ya da diyeceksin ki ‘ben başarısız oldum, peki şimdi ne yapabilirim?’ diyeceksin. Yapacak bir şey yok. O anı geri getirme şansımız var mı yok! Hatalarımız var mı çok!
DEPREMİN İLK GÜNÜNDEN BERİ ORADAYIM
*Büyük felaketle beraber müthiş bir insanlık göstererek sana olan saygı ve sevgiyi bine katladın. Depremin ilk gününden beri oradasın, sistem kurup her gün binlerce kişiyi doyurdunuz. Haberi aldığın gibi gittin mi?
TU- Adana’lıyım ve geniş ailemin çoğu bölgede dağılmış vaziyette yaşıyorlar. Dayımla yengem Hatay’da, İskenderun’daydılar. Sabah uyandığımda bir baktım haberlerde deprem, hemen annemleri aradım. Dayımla yengen enkaz altında dediler. Dayım binanın altında kalmış, cesedinin yarısı enkazın altında yarısı dışarıda; kuzenim dışarıda, yengem içeride...Oraya gidip binayı kaldıramam! Benim bir şey yapmam gerekiyordu. En iyi yaptığım şey yemek; yemek yapıp dağıtmalıyım! dedim. Ben dayımla yengemin cenazesine gidemedim, gitmeyip ‘bir kap fazla yemek yapmam gerekir’ diye düşündüm. Pozantı’ya gittim, malzemeleri aldım…O sırada arkadaşım aradı ve bana ‘Osmaniye’de 1100 kişinin yemeğe ihtiyacı’ olduğunu söyledi ve böylece rotam belli oldu.
Geçtiğimiz sene Gençlik Ve Spor Bakanlığı ile üç tane proje yapmıştım. Bu yüzden bakan bey Mehmet Muharrem Kasapoğlu ile tanışıyorum, aynı zamanda yurtların da durumlarını biliyorum. Yurt mutfaklarının aş evlerine dönüştürülebileceğini de biliyorum. Sayın Kasapoğlu da o sırada Osmaniye sorumlusuymuş. Eleman yok, kimse yok nasıl yapacaksın? Derlerken...Tüm bunlar ilk gün henüz. Müdüre, güvenlik görevlisi ve 2 personelle yemek yapmaya başladık. Ben market alışverişini yaptım. Hemen Metro market alışverişimize sponsor oldu. Zamanla yarışıyoruz. Çorbalar yapıldı. Acilen 1100 kişiye dağıtıldı. 24 saat içinde yurt mutfağını aş evine çevirdik. Depremzedeler ‘yardım edilecek bir şey var mı?’ diye sormaya geliyorlar. Mehmet Muharrem Kasapoğlu geldi, gördü ‘ellerinize sağlık, helal olsun, neye ihtiyacınız var?’ dedi. ‘Sayın bakanım, biz diğer bölgelerde de mutfakları aş evlerine çevirelim’ dedim. İlk gün Osmaniye’de 25 bin kap yemek çıkardık. Sonra Kahramanmaraş’a geçtik. Orada yüz bin kap yemek çıkardık. Mutfak 40-50 kişi olduk. Büyük operasyonlar bunlar. Adıyaman’da mutfak, açtık ben de en son Hatay’a geçtim. Bölgeye hakimiyeti yüksek ve lojistik olarak her yere hakim olduğu için İskenderun’da yurt verildi; mutfağı kurduk. Bu arada yurtları kullanabilmemiz tüm riskine rağmen bakanımızın inisiyatifiyle gerçekleşti.
*Sadece yemek yapmamış sanki örgütleme adına da çok çalışmışsın…
TU- Yemek yapmakla sınırlı kalmıyorsun, dağıtımından, paketlemesine kadar...motorlu kurye tuttuk yemek dağıtımı için. Whatsapp sipariş hattı oluşturduk. Gece tespitlere çıktık. Gece tüm sorunlar daha net görülür. Sokak sokak dolaşıp, ihtiyaçları belirledim. Mahalle örgütlenmeleri yaptık.
Bu arada ilk dört gün ayakkabımı çıkarmadım, ilk on gün banyo yapmadım, suyla temas etmedim. Ben evden çıkarken bu kadar kalacağımı düşünmeden çıkmıştım.
BÖLGEDE İSTİHDAM YARATMALIYIZ
*Büyük bir sistem kurmuşsunuz ve üç ay aralıksız orada bulundunuz. Bu şekilde devam edilecek mi?
TU- Sıcak yemek sürdürülebilir bir operasyon değil. Sadece Hatay mutfağını açık bıraktık. Sistem kurmak gerekiyordu. Artık istihdama yönelik projeler yapmak, bölge halkını orada tutabilecek işler yapmamız gerekiyor. Biz bununla ilgili dernekleşme sürecindeyiz, bölgesel kooperatifleri kalkındıracak çalışmalar yapmamız gerek.
*Deprem öncesindeki Türev’le bugünkü Türev değişti mi?
TU- Hayata baktığım her şey değişti. Ortak kültürel mirasımızı, anılarımızı yitirdik. O sıkıldığımız rutinlerimizin ne kadar kıymetli olduğunu fark etmemiz gerek.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Aklına koyduğunu yapıyor
- Başlarken teferruatla vakit kaybetmiyor, adımını atıyor ve gerisinin gelmesi için gayret gösteriyor
- Çok samimi
- Çok net
- Başarısının esas sırrı bence insan ilişkisi
- Çok komik biri, saatlerce sohbet edebilirim
İkili Seçeneklerden (pembe olan kısımlar konuğun tercih ettikleri)
Yürüyüş Koşu
SıkılmakSabretmek
Susmak -Konuşmak Değişir
OturmakDans Etmek
Klasik - ModernDeğişir -
Dobra - PolitikDengeli
Samimi Mesafeli
Uykucu - Uykusuz konu işse uykusuz yoksa uykucuyum
Sakin Heyecanlı
Kitap Dergi
Doğa Konfor
Köpek Kedi
Güneş Yağmur
Çay Kahve
OtEt
Rahat Disiplinli
Unutur Affetmez
Çin Yemeği - İtalyan Yemeği Türk Mutfağı
Esprili Ciddi
KİMLİK
Burcu: Yengeç
Okuduğu okullar:
Uludağ Üniversitesi Turizm Bölümü