80bin Kişi Eserlerimi Gördü: Deniz Sağdıç
Deniz Sağdıç’ın eserlerini görmüş, duymuş ya da denk gelmişsinizdir. İstanbul Havalimanı’nda uzunca süre yer aldı. Sanatın elitist yaklaşımına adeta tepki gösterircesine eserlerini halka açık alanlarda sergiliyor. Sürdürülebilirlik önceliği; bunun için atık malzemeleri kullanıyor. Binlerce parça ile devasa portreler yapıyor. Sessiz sedasız, sadece eserlerinin müthiş gücü ile, taşıdığı felsefesi ile naif ve güçlü bir sanatçı Deniz Sağdıç.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’in sofralarında sanat konuşulsun isteriz…Bu hafta aklını, yüreğini sanata koymuş, kıymetli sanatçımız Deniz Sağdıç ile birlikteyiz.
‘READY RE-MADE’ PROJESİNİ GELİŞTİRDİM
*Güzel Sanatlar Fakütesi’nden birincilikle mezun olmuşsunuz. Yetenek, vizyon, azim hepsi var. Ne oldu da klasik malzemeleri geçip başka malzeme arayışlarına girdiniz?
DENİZ SAĞDIÇ- Aslında sanatımın ilk yılları tuval resimleriyle, yağlı boya, akrilik gibi malzemelerin sınırlarını keşfetmeye çalışmakla geçti. Ama zamanla fark ettiğim bir mesele vardı ki beni çok son derece rahatsız etmeye başlamıştı. Bu çalışmaların belli bir toplumsal kesime hitap eden elitist bir tavrı vardı. Daha doğrusu yağlı boya tablolar gibi sanatın klasik biçim yöntemleri, geçmişten beri belirli bir tip topluluğa hitap eden bir hâl almıştı. Sergileri çoğunlukla belirli kesimden insanların takip etmesi, bu gruplar dışındakilerin sanat kurumlarına, sanat eserlerine olan ürkek yaklaşımları sanatın yanlış konumlandırıldığının göstergeleriydi. Anladım ki çok daha geniş kitleleri sanat ile buluşturmak için farklı çözümler bulmak gerekliydi. Daha sonra insanların günlük hayatta kullandığı ve çok tanıdık objeleri malzeme olarak kullandığım “ “Ready Re-made” isimli bir proje geliştirdim.
*Atık malzemelerden eser üretmenin başlangıç noktasını merak ediyorum. Dünya ekolojik sistemin korunma endişesiyle mi başladı yoksa daha sanatsal bir endişe barındırıyor mu?
DS- Ben eserlerimi bilinç üzerine inşa edip, onu sanatsal bir endişeyle işliyorum diyebilirim. Fakat eğer hangisi sizin için ağır basıyor diye sorarsanız burada ekolojik dengeyi koruma endişesi sanatsal endişeden ağır basıyor benim için. Nitekim eserlerimi oluştururken bu kaygıyla oluşturmam aslında esere de farklı bir anlam katıyor. Eserlerimi belirli bir amaç için en önemlisi de bizi yakından ilgilendiren bir konuya dikkat çekmek için oluşturmam, Türkiye ve hatta Dünya çapında etki uyandırmasının en büyük sebebi. Bu şekilde hareket etmek, sanatımı sadece estetik bir deneyim olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel konulara duyarlılık yaratan bir araç olarak kullanmam anlamına geliyor. Bu da, sadece bireysel yaratıcılığımı ifade etmekle kalmayıp, aynı zamanda izleyicilere, insanların ve doğanın karşılaştığı zorluklara dikkat çekerek onları düşünmeye teşvik eden bir iletişim aracı olarak da hizmet ediyor.
SANAT TOPLUMUN AYNASIDIR
*Ben de Gsf mezunu ve resim yapan biri olarak fikrinizi merak ediyorum: Sanatçının topluma mesaj verme kaygısı olmalı mı?
DS- Kesinlikle olmalı. Biraz önce de bahsettiğim gibi bu durum benim için temel bir kaygı haline gelmiş durumda. Sanatçının topluma mesaj verme kaygısı olması, sanatın gücünü ve etkisini kullanarak toplumsal konulara dikkat çekme, farkındalık yaratma ve değişim sağlama potansiyelini ortaya çıkarmasını sağlar. Sanat, insanların duygusal, düşünsel ve sosyal deneyimlerini ifade etme aracıdır. Sanatçılar, eserlerini yaratırken kendi deneyimlerinden, duygularından ve düşüncelerinden beslenirler. Bu süreçte toplumsal meselelere, adaletsizliklere, insan haklarına, çevre sorunlarına ve daha birçok konuya dikkat çekmek ve seslerini duyurmak isteyebilirler.
Sanat, toplumun aynası olarak görülebilir ve sanatçılar da bu aynanın yansımalarını sunarlar. Toplumsal sorunlara değinmek, eleştiri yapmak veya alternatif bir bakış açısı sunmak, sanatçının yaratıcılığının ve ifade özgürlüğünün bir parçasıdır.
*Sizce sanatınız bir yere doğru evrilir mi? Bambaşka bir tarza yönelme arzunuz olursa bugüne kadar yaptıklarınız sizi ne kadar bağlar?
DS- Elbette, sanatın evrimi doğal bir süreçtir ve sanatçılar zaman içinde farklı yollar keşfederek, tarzlarını geliştirerek ve yeni ifade şekilleri bularak ilerleyebilirler. Biz sanatçılar, deneyimlerimizden, öğrenme süreçlerimizden ve dış etkenlerden etkilenerek sanatımızı dönüştürebiliriz. Sanatın evrimi, sanatçının özgür iradesiyle ve ilham kaynaklarının etkisiyle gerçekleşir. Her sanatçının kendi sanatsal yolculuğu ve evrim süreci benzersizdir. Hedefim, sürekli olarak sorgulayarak, keşfederek ve geliştirerek sanatımı ileriye taşımak. Bu süreçte eserlerimde farklı dönemler, tarzlar ve temalar gözlemlenebilir. Sonuç olarak, sanatımın evrimi doğal bir süreçtir ve kendi yaratıcılık yolculuğumun bir parçasıdır.
KOTUN FELSEFİ DERİNLİĞİ VAR
*Sanatınızı insanda hayranlık uyandıran bir titizlik, özen ve aşkla yaptığınız aşikar. Bugüne kadar hangi malzemeleri kullandınız ve süreçleri nasıl oldu?
DS- “Ready-ReMade” ismini verdiğim projede kullanım nesnelerini, kasetleri, kaset kapaklarını, eski madeni paraları, ansiklopedileri, sokağa atılmış pencereleri gibi çok bilindik nesnelerle sanat üretmeye başladım. Tabii bu da dört beş yıllık bir süreç. O zamanlar her türlü malzemeyi deniyordum; madeni paraları, kasetleri, kumaşları, plastik kelepçeleri... Bu malzemelerden biri de kot (denim) kumaşıydı. Herkesin üzerinde var olan tanındık bir eşyaydı. Kot kumaşlarıyla denemeler yapmaya başladım ve denerken de inanılmaz bir şey fark ettim. Kot, dünyanın her yerindeki insanın; ırk, din, dil fark etmeksizin yaşlı, genç herkesin tanıdığı, kullandığı belki de tek eşyaydı. Ve bu nesne o kadar güzel bir hammadde ki her şeyi nötrlüyor. Yani kot kumaşından bir şey giyen birini gördüğünüz zaman hangi dine mensup olduğunu, ne yaptığını, öğrenci mi yönetici mi sorgulamazsınız. Malzemenin bu yönünü keşfettikçe, felsefi derinliğini gördükçe inanılmaz heyecanlandım. Bu kumaşın çok enteresan özellikleri var; yıpratabiliyorsunuz, eskitebiliyorsunuz, kesebiliyorsunuz dikebiliyorsunuz size o kadar çok imkân tanıyor ki aynı hayat gibi... Yani tek bir dili yok, tek bir şekilde boya ya da fırçayla çalışmak zorunda değilsiniz. Kimi zaman sadece bir makas, kimi zamansa bir parça zımparadan yardım alıyor, iğne iplikle dikiyor ve her seferinde ondan yeni bir şey öğreniyorsunuz.
Aslında baktığınızda tek renk mavi ama inanılmaz bir ton çeşitliliği, zenginliği var. Ben bu kumaşı biraz insanlar gibi görüyorum. İnsanlara da bakıyorsunuz iki kol, iki bacak, bir baş, bir gövde ancak içinde o kadar büyük bir zenginlik var ki. Böyle olunca da kot kumaşıyla özdeş bir algı yaratıyor bende.
*Aramızda kalacak: atık malzemeler topluyorsunuz ama diyelim ki bitti, yetersiz geldi…satın alıyor musunuz? J
DS- Genelde malzeme bulmada sorun yaşamıyorum, etrafta o kadar çok atık var ki.. Komşulardan, arkadaşlarımdan, atık ayrıştırma merkezlerinden çok kolay bir şekilde atık bulabiliyorum. Nadir durumda atık elektronik kablolar bittiği zaman yakın bir elektrikçiye gidip bu kablo atıklarını uygun bir fiyata alma durumum olabiliyor. Ama dediğim gibi bu çok nadir yaşanan bir durum. Bazen de kendi dolabımdan giymediğim kıyafetleri eserlerimi oluştururken kullanıyorum. Atıklar her yerde, yeter ki dikkatli bakalım.
*Sanat sizce nedir?
DS- Sanat, insanların duygu, düşünce ve hayal gücünü ifade etmek, iletişim kurmak, estetik deneyimler yaşamak ve anlam katmak amacıyla yaratıcılık kullanarak ortaya koydukları bir faaliyettir. Sanatın temel özelliği, yaratıcılık ve ifade özgürlüğüdür… Sanat, insanların yaşam deneyimlerini zenginleştirebilir, farklı bakış açıları sunabilir ve toplumsal değişimlere katkıda bulunabilir. Sanat, insanların kendilerini ifade etme aracı olarak kullanıldığı gibi, izleyiciler için de duygusal bir deneyim, düşünsel bir uyarı veya estetik bir keyif sunabilir. Sonuç olarak, sanat, yaratıcılık, ifade özgürlüğü, estetik deneyim ve iletişim aracı olarak insan yaşamının önemli bir parçasıdır. Sanat, toplumların ve bireylerin kültürel ve duygusal zenginliğini, düşünsel derinliğini ve hayal gücünü besleyen bir alan olarak değerlendirilir.
*Etkilendiğiniz sanatçılar var mı?
DS- Aslında benim için her insan bir sanatçı ve her bakış açısı da sanatın farklı bir ifade dili bana göre. Bu sebeple herkesten etkilenip, yorumlayıp, süzgeçten geçirip eserlerime aktarıyorum. Ama spesifik olarak etkilendiğim bir sanatçıyı sorarsanız Picasso’nun sürekli olarak kendini yenilemesinden ve özgünlüğünden etkileniyorum. Diğer bir yandan da Andy Warhol’ü sevdiğimi söyleyebilirim. Tüketim kültürü, reklam ve sanat üçlemesini eserlerinde mükemmel bir biçimde işleyen etkilendiğim bir sanatçıdır.
*İstanbul Havalimanında, H&M mağazasında gibi halka açık yerlerde eserleriniz sergilendi. Eskiden sanat halktan uzak, daha snop bir havada uzak tutularak değeri biçilirken sizin bu tavrınız bana aktivist yönünüzü vurguluyorsunuz gibi geldi…yanılıyor muyum? Var mı öyle bir duruşunuz?
DS- Sanat güçlü bir iletişim aracıdır ve doğru şekilde kullanıldığında büyük etkiler yaratabilir. Eserlerimle insanları düşünmeye, farkındalık kazanmaya ve eyleme geçmeye teşvik etmeye çalışıyorum. Yaptığım çalışmalara devam ederek, sürdürülebilirlik ve diğer önemli konular hakkında daha fazla insanı etkilemek isterim. Aynı zamanda, başkalarına örnek olmak ve farkındalık yaratma noktasında sanat biçilmiş kaftan gibi. Sanatın gücüyle insanları etkileyerek, sürdürülebilirlik, doğa koruma ve çevresel sorunlar gibi konuları gündeme getirebilir ve insanların bu konularda harekete geçmeleri sağlanabilir.
Ve bu noktada insanların olabildiğince ulaşabileceği yerlerde eserlerimi sergiliyorum. Havalimanları, hastaneler, metrolar, fuarlar, ve halka açık bir sürü alan... İlk olarak bir tekstil fuarında eserlerimi sergiledim ve bir müzede ulaşabileceğimden kat ve kat fazla insana ulaştım. Yaklaşık 80bin kişi eserlerim ile tanıştılar. Demek ki kalabalıklara yönelmek bu işin sırrı. Sanatın ulaşılamaz olduğu algısını kırarak onlar için aslında sanat ile haşır neşir olabilecekleri alanlar yaratmaya çalışıyorum.
Sanatın sadece belirli bir kesime hitap ettiği algısını kırarak, insanlara sanatı günlük yaşamlarının bir parçası haline getirmelerini sağlamaya çalışıyorum. Bu alanlarda sergilenen eserler, insanların bekleme sürelerini keyifli hale getirebilir, sanatla etkileşime geçmelerini sağlayabilir ve belki de sanata olan ilgilerini uyandırabilir. Böylece, insanlara sanatla daha yakından buluşturarak, sanatın yaşamın her alanında var olabileceği fikrini benimsetebilmek en büyük isteğim.
İkili Seçeneklerden (pembe olan kısımlar konuğun tercih ettikleri)
Yürüyüş Koşu
Sıkılmak Sabretmek
Susmak - Konuşmak Sesli Düşünmek
Dans Etmek Oturmak
Klasik - Modern İkisi de -
Dobra - Politik Duruma göre
Samimi - Mesafeli Duruma göre
Uykucu - Uykusuz Uykusuz
Sakin Heyecanlı
Kitap - Dergi İkisi de
Doğa - Konfor İkisi de
Kedi - Köpek Bütün Canlılar
Güneş - Yağmur Hepsi
Çay - Kahve Hepsi
Et-OtHepsi
Disiplinli - Rahat İkisi de
Unutur Affetmez
Tatlı - Tuzlu Acı
Çin Yemeği - İtalyan Yemeği Türk Yemeği
Şarap - Rakı İkisi de değil
Esprili - Ciddi Yerine göre